yürek

listen to the pronunciation of yürek
Türkçe - İngilizce
heart

Tom has a heart of gold. - Tom altın yüreklidir.

I thanked him from the bottom of my heart. - Ona yürekten teşekkür ettim.

pity, compassion
heart, heartstrings, emotions
prov. stomach, belly
audacity
courage, stoutheartedness, guts
heart, ticker " kalp; courage, guts" " cesaret; stomach" mide, karın, iç
ticker
breast
stomach
guts

It took guts to do what Tom did. - Tom'un yaptığını yapmak yürek isterdi.

pluck
spunk
courage

Tom was amazingly courageous. - Tom inanılmaz yürekliydi.

Tom is really courageous, isn't he? - Tom gerçekten yürekli, değil mi?

spirit
yürek Selanik coward, chicken: Onda yürek Selanik
He's a chicken!/He's chicken-livered!
yürek eğrisi
cardioid
yürek istemek
to take a lot of nerve cesaret işi olmak
yürek karası
1. regret felt for a crime or misdeed one has committed. 2. crime or misdeed
yürek katılığı
hardness of heart, hard-heartedness
yürek parçalayıcı
heartbreaking

The refugees' stories are heartbreaking. - Mültecilerin hikayeleri yürek parçalayıcıdır.

It was heartbreaking. - O, yürek parçalayıcıydı.

yürek parçalayıcı
harrowing
yürek parçalayıcı
pathetic

Tom thinks that eating at a restaurant by himself is pathetic. - Tom, bir restoranda tek başına yemek yemenin yürek parçalayıcı olduğunu düşünmektedir.

yürek parçalayıcı
heartrending, harrowing
yürek parçalayıcı
heartrending
yürek vermek
to give (someone) courage, embolden
yürek çarpıntısı
1. palpitation of the heart. 2. agitation, anxiety
cesur yürek
brave heart
sağda yürek
anat . dextrocardia
yere bakan yürek yakan
(someone) who is malicious and dangerous despite his innocent looks, who is a wolf in sheep's clothing
yere bakan yürek yakandır
still waters run deep
yere bakan yürek yakar
still waters run deep
yürek sızısı
aching heart
Türkçe - Türkçe
İskambil kâğıtlarının dört grubundan benekleri kırmızı, yürek biçiminde olanı, kupa
Bazı deyimlerde "hiçbir gizli, art düşüncenin karışmamış olduğu duygu" anlamını verir: "Savaş için en doğru kararları Meclisin verebileceğine yürekten inananlar vardı."- T. Buğra
Bir kimsenin ruhsal yönü, gönül: "Fazıla Hanımın elleri terliyor, yüreği sarsılıyordu."- S. F. Abasıyanık
Göğüs boşluğunda, iki akciğerin arasında, vücudun her yanından gelen kanı akciğerlere ve oradan gelen temiz kanı da vücuda dağıtan organ, kalp
Kalp
Herhangi bir şeyden çekinmeme, korkmama, yüreklilik, korkusuzluk, cesaret
Acıma duygusu
Mide, karın, iç
Bir kimsenin ruhsal yönü, gönül
Bazı deyimlerde "hiçbir gizli, art düşüncenin karışmamış olduğu duygu" anlamını verir
Acıma duygusu: "Ona merhume demek bile yürek parçalayıcı bir şeydir."- R. N. Güntekin
Mide, karın, iç: "Ayşe Hanım, kahveciden limon şekeri almış, yürek ferahlatır diye uzatıyor."- S. M. Alus. İskambil kâğıtlarının dört grubundan benekleri kırmızı, yürek biçiminde olanı, kupa
yürek acısı
Yürekten duyulan acı, iç acısı, kalp acısı
yürek ağrısı
Sıkıntı, keder, kalp ağrısı
yürek darlığı
Sıkıntı, bunaltı, üzüntü
yürek karası
İşlenen bir günahtan sonra duyulan sürekli ve üzücü pişmanlık
yürek yarası
Aşktan, özlemden, başarısızlıktan duyulan büyük keder aşırı üzüntü, kalp yarası
yürek çarpıntısı
Merak, kaygı, korku gibi duygular sebebiyle beliren tedirginlik
yürek çarpıntısı
Yüreğin sık ve hızlı vurması
yürek