How about taking a walk?
- Yürüyüş yapmaya ne dersin?
I take a walk every morning.
- Her sabah yürüyüşe çıkarım.
Yesterday I was caught in a shower on my way home from walking in the park.
- Dün, parktaki yürüyüşten evime giderken bir sağanağa yakalandım.
I watched John and Mary walking hand in hand.
- John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
I met some hikers on the mountain.
- Dağda bazı yürüyüşçülerle karşılaştım.
He could not go on the hike because he was ill.
- O, hasta olduğu için yürüyüşe gidemedi.
Horses have three gaits: Walking, trotting and galloping.
- Atların üç yürüyüşü vardır: yürüyüş, tırıs ve dörtnal.
He walks with an awkward gait because of an injury.
- O, yaradan dolayı garip bir yürüyüşle yürümektedir.
I hope you will join us in the parade and march along the street.
- Geçit töreninde bize katılacağınızı ve cadde boyunca yürüyüş yapacağınızı umuyoruz.
Every march is composed of separate steps.
- Her yürüyüş ayrı adımlardan oluşmaktadır.
I had a slight accident while trekking in Nepal.
- Nepal'de yürüyüş yaparken hafif bir kaza geçirdim.
Tom is coming up the front walk.
- Tom ön yürüyüş yoluna yaklaşıyor.
She was so tired that she couldn't walk.
- Ayrıca o çok yoruldu, yürüyemiyor.
She likes to walk alone.
- O tek başına yürümeyi sever.
Walking from the station to the house takes only five minutes.
- İstasyondan yürüyerek eve gitmek sadece beş dakika.
I watched John and Mary walking hand in hand.
- John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
In order to swim, you have to learn to tread water first.
- Yüzme öğrenmek için öncelikle suda yürümeyi öğrenmelisin.
Do not walk outside this area.
- Bu alanın dışında yürümeyin.
Layla finished her long hike.
- Leyla uzun yürüyüşünü bitirdi.