He must be a good walker to have walked such a long distance.
- Böylesine uzun bir mesafeyi yürüdüğü için iyi bir yürüyüşçü olmalı.
Walkers are commonly called witch's tanks.
- Yürüyüşçülere çoğunlukla cadının tankları denilmektedir.
How about taking a walk?
- Yürüyüş yapmaya ne dersin?
I watched John and Mary walking hand in hand.
- John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
Walking is a healthy form of exercise.
- Yürüyüş egzersizin sağlıklı bir şeklidir.
I watched John and Mary walking hand in hand.
- John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
Every march is composed of separate steps.
- Her yürüyüş ayrı adımlardan oluşmaktadır.
Every march is composed of just a few steps.
- Her yürüyüş sadece birkaç adımdan oluşur.
I had a slight accident while trekking in Nepal.
- Nepal'de yürüyüş yaparken hafif bir kaza geçirdim.
I met some hikers on the mountain.
- Dağda bazı yürüyüşçülerle karşılaştım.
He could not go on the hike because he was ill.
- O, hasta olduğu için yürüyüşe gidemedi.
Horses have three gaits: Walking, trotting and galloping.
- Atların üç yürüyüşü vardır: yürüyüş, tırıs ve dörtnal.
He began to mimic the speech and gait of persons in the street.
- O, sokaktaki kişilerin konuşma ve yürüyüşünü taklit etmeye başladı.