yükseltmek

listen to the pronunciation of yükseltmek
Türkçe - İngilizce
enhance
raise

They started a drive to raise a charity fund. - Yardım fonunu yükseltmek için bir araba gezintisine başladılar.

To raise one's name in later generations and thereby glorify one's parents, this is the greatest expression of filial piety. - Birinin adını daha sonraki kuşaklarda yükseltmek ve böylece birinin ebeveynlerini övmek, bu anne babaya saygının en büyük ifadesidir.

escalate
elevate
lift
exalt
advance
lift up
to exalt the dignity, worth, or ability of
get up
drive up
to promote, raise (someone) to (a higher rank)
ennoble
rear
send up
(Elektrik) to amplify
strengthen
to raise, elevate, increase the height of (something), make (something) higher: Binayı bir kat yükseltmeye karar verdiler. They decided to make the building one story higher
set up
to raise, increase: Sesini yükseltti. He raised his voice. Gazetenin fiyatını yükselttiler. They've raised the price of the newspaper
increase

What can we do to increase our profits? - Kârlarımızı yükseltmek için ne yapabiliriz?

step up
(Hukuk) promote, step up
promote , raise
bump up
hike up
rise
to turn up, increase (the sound of) (a radio, television, etc.): Radyonun sesini yükseltti. He turned up the radio
louden
run up
jack up
heighten
promote

His job is to promote sales. - Onun işi satışları yükseltmektir.

to raise, to lift up, to hoist; to boost, to increase, to bump sth up; to elevate, to exalt; to promote, to advance; to amplify
scale up
mark up
to raise (a number) to (a higher power): Beşi onuncu kuvvete yükselt. Raise five to the tenth power
jack
boost
(deyim) whack up
bring up
amplify
make high
raised
put up
fuel
hoist
bump sth up
train on
hist
up
highten
upgrade

To upgrade the firmware, you must go to the download page and download the latest version. - Yazılımını yükseltmek için indirme sayfasına gitmelisin ve en son sürümü indirmelisin.

We will have to upgrade our servers. - Biz sunucularımızı yükseltmek zorunda kalacağız.

swell out
sublime
{f} uplift
swell up
{f} upheave
glorify

To raise one's name in later generations and thereby glorify one's parents, this is the greatest expression of filial piety. - Birinin adını daha sonraki kuşaklarda yükseltmek ve böylece birinin ebeveynlerini övmek, bu anne babaya saygının en büyük ifadesidir.

yükseltme
elevation
yükseltmek (kira)
put up
yükseltme
lift
Yükseltme
(Askeri) amplification
değerini yükseltmek
to raise the value of
değerini yükseltmek
revalue
yüksel
{f} rose

The index rose 4% from the preceding month. - Endeks bir önceki aya göre % 4 yükseldi.

The yen rose to the dollar. - Yen dolar karşısında yükseldi.

yüksel
went up

The unemployment rate went up to 5% because of the recession. - İşsizlik oranı durgunluktan dolayı %5'e yükseldi.

The balloon went up in the sky. - Balon gökyüzüne doğru yükseliyor.

yükseltme
{i} uplift
yüksel
rise

Prices will continue to rise. - Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.

I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement. - Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.

birdenbire yükseltmek
skyrocket
borsa piyasasını yükseltmek
(Ticaret) bull the market
yüksel
tall

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

yükseltme
increasing
yükseltme
heightening
yükseltme
extension
yükseltme
escalation
yükseltme
lifting
yükseltme
elevator
yükseltme
(Bilgisayar) do not upgrade
yüksel
gone up

The average temperature has gone up. - Ortalama sıcaklık yükseldi.

My grades at school have gone up. - Okulda notlarım yükseldi.

yüksel
{f} risen

The cost of living has risen. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

The exchange rate for the yen against the dollar has risen. - Yen için döviz kuru dolar karşısında yükseldi.

yüksel
{f} rising

The sun is rising now. - Güneş şimdi yükseliyor.

In September, 1929, stock prices stopped rising. - Eylül 1929 da, hisse senedi fiyatları yükselişini durdurdu.

yüksel
{f} tower

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

yüksel
got high
yüksel
get high

As global warming increases, sea levels get higher and higher. - Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.

yüksel
{f} buoy
yüksel
{f} towering
yüksel
go up

Prices will continue to go up. - Fiyatlar yükselmeye devam edecek.

Prices are about to go up again. - Fiyatlar tekrar yükselmek üzere.

yükseltme
hoist
yükseltme
uptake
yükseltme
{i} uprising
beklentileri yükseltmek
raise the expectations
moralini yükseltmek
boost the spirits
moralini yükseltmek
boost the morale
sesi yükseltmek
raise voice
yükseltme
upscaling
(poker) potu yükseltmek
raise the ante
Yüksel
(isim) Be lofty, be noble
ahlâkını yükseltmek
edify
aşırı yükseltmek
steepen
daha fazla yükseltmek
make higher
devri yükseltmek
increase the cycle
devrini yükseltmek
rev
devrini yükseltmek
rev up
değerini yükseltmek
revaluate
fiyatları yükseltmek
to raise prices
fiyatını yükseltmek
appreciate
hisselerin değerini yükseltmek
bull
kalitesini yükseltmek
raise the tone of
kamyon kasasını yükseltmek için takılan tahtalar
rave
koz yükseltmek
overtrump
notunu yükseltmek
to mark sb up
perdesini yükseltmek
key up
piyasayı yükseltmek
(borsa) bull
sesini yükseltmek
to speak up
sesini yükseltmek
tune to
toplumsal konumunu yükseltmek
(Konuşma Dili) better oneself
voltajı yükseltmek
to boost
voltajını yükseltmek
boost
yükseltme
swelling
yükseltme
strengthening
yükseltme
upgrade

Tom got a free upgrade to business class. - Tom business class için ücretsiz bir yükseltme aldı.

To upgrade the firmware, you must go to the download page and download the latest version. - Yazılımını yükseltmek için indirme sayfasına gitmelisin ve en son sürümü indirmelisin.

yükseltme
raising, lifting; increasing
yükseltme
aggrandizement
yükseltme
promotion
yükseltme
boost
yükseltme
exaltation
yükseltme
superelevation
Türkçe - Türkçe
Aşama ve mevki bakımından daha yüksek duruma getirmek
Güçlendirmek, şiddetlendirmek
Yüksek bir düzeye getirmek, geliştirmek: "Bunlar memleketin edebiyat tarihinde beni yavaş yavaş yükselten birer basamak."- H. E. Adıvar
Bir sayıyı kendisiyle birkaç kez çarpmak
Yükseğe çıkarmak, yukarı kaldırmak
Yüksek bir düzeye getirmek, geliştirmek
Değerini olduğundan daha çok göstermek
arttırmak
(Osmanlı Dönemi) ZEFR
(Osmanlı Dönemi) İSMA
(Osmanlı Dönemi) ŞÜGUR
kaldırmak
(Osmanlı Dönemi) MAHR
Yükseltme
(Osmanlı Dönemi) TESEYYÜD
Yükseltme
(Osmanlı Dönemi) TA'LİYE
Yükseltme
terfi
Yükseltme
(Osmanlı Dönemi) İNŞAZ
yükseltme
Yükseltmek işi
yükseltmek