yükseltilmiş

listen to the pronunciation of yükseltilmiş
Türkçe - İngilizce
raised

Raised kerbs at bus stops should be mandatory. - Otobüs duraklarında yükseltilmiş bordürler zorunlu olmalıdır.

increased
heightened
raised to
elevated to
sublimate
exalted
yükseltilmiş (kötü arazi üstünden) geçiş yolu sistemi
(Askeri) elevated causeway system
yükseltilmiş (kötü arazi üstünden) geçiş yolu sistemi (modüler)
(Askeri) (M) elevated causeway system (modular)
yükseltilmiş cevap
(Askeri) graduated response
yükseltilmiş geçiş yolu sistemi (Deniz Kuvvetleri layteri)
(Askeri) (NL) elevated causeway system (Navy lighterage)
yükseltilmiş seferberlik cevabı; yer seyyar radarı
(Askeri) graduated mobilization response; ground mobile radar
yükseltilmiş zemin
estrade
yüksel
{f} rose

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius. - Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.

yüksel
went up

The unemployment rate went up to 5% because of the recession. - İşsizlik oranı durgunluktan dolayı %5'e yükseldi.

The balloon went up in the sky. - Balon gökyüzüne doğru yükseliyor.

yüksel
rise

Prices are still on the rise. - Fiyatlar hâlâ yükseliştedir.

Prices continued to rise. - Fiyatlar yükselmeye devam etti.

yüksel
tall

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

yüksel
gone up

Why have coffee prices gone up? - Kahve fiyatları neden yükseldi?

The average temperature has gone up. - Ortalama sıcaklık yükseldi.

yüksel
{f} risen

The river's water level has risen. - Nehrin su seviyesi yükseldi.

The cost of living has risen. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

yüksel
{f} rising

The sun is rising now. - Güneş şimdi yükseliyor.

In September, 1929, stock prices stopped rising. - Eylül 1929 da, hisse senedi fiyatları yükselişini durdurdu.

yüksel
{f} tower

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

yüksel
got high
yüksel
get high

As global warming increases, sea levels get higher and higher. - Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.

yüksel
{f} buoy
yüksel
{f} towering
yüksel
go up

Prices are about to go up again. - Fiyatlar tekrar yükselmek üzere.

Prices will continue to go up. - Fiyatlar yükselmeye devam edecek.

Yüksel
(isim) Be lofty, be noble
fazla yükseltilmiş
(ses) overblown
kriko ile yükseltilmiş
jacked
Türkçe - Türkçe
merfu hadis
yükseltilmiş