yükselt

listen to the pronunciation of yükselt
Türkçe - İngilizce
(Bilgisayar) upgrade

Why was the Japan Defense Agency upgraded to the Japanese Ministry of Defense? - Neden Japonya Savunma Ajansı Japon Savunma Bakanlığı'na yükseltildi?

We will have to upgrade our servers. - Biz sunucularımızı yükseltmek zorunda kalacağız.

(Bilgisayar) ascend
{f} raising

Tom thinks raising the minimum wage would be a bad idea. - Tom asgari ücreti yükseltmenin kötü bir fikir olacağını düşünüyor.

Raising taxes may not be such a good idea at this time. - Vergileri yükseltmek bu zamanda böyle iyi bir fikir olmayabilir.

amplify
elevate
sent up
lift up
make high
raise

The bank has raised its dividend by 20%. - Banka, kar payını % 20 oranında yükseltti.

And you are going to raise it in three days? - Ve üç gün içinde onu yükseltecek misiniz?

{f} uplift
ennoble
{f} heightened
send up
{f} raised

Buddha, impressed by the rabbit's efforts, raised him unto the moon and set him in that form forever more. - Tavşanın çabalarından etkilenen Buddha onu aya kadar yükseltti ve onu sonsuza kadar bu şekilde bıraktı.

Tom raised his voice. - Tom sesini yükseltti.

heighten
promote

His job is to promote sales. - Onun işi satışları yükseltmektir.

sentup
sent#up
sendup
yüksel
{f} rose

Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius. - Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.

All sorts of rumors rose about her past. - Onun geçmişi hakkında her türlü söylenti yükseldi.

yüksel
went up

The rocket went up smoothly. - Roket sorunsuzca yükseldi.

The unemployment rate went up to 5% because of the recession. - İşsizlik oranı durgunluktan dolayı %5'e yükseldi.

yüksel
rise

Prices are still on the rise. - Fiyatlar hâlâ yükseliştedir.

Prices continued to rise. - Fiyatlar yükselmeye devam etti.

yüksel
tall

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

yüksel
gone up

The cost of living has gone up. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

My grades at school have gone up. - Okulda notlarım yükseldi.

yüksel
{f} risen

Dear Brothers and Sisters, Jesus Christ is risen! Love has triumphed over hatred, life has conquered death, light has dispelled the darkness! - Sevgili kardeşlerim, Hazreti İsa yükseldi! Sevgi nefret üzerinde zafer kazandı, hayat ölümü ele geçirdi, ışık karanlığı dağıttı.

The cost of living has risen. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

yüksel
{f} rising

In September, 1929, stock prices stopped rising. - Eylül 1929 da, hisse senedi fiyatları yükselişini durdurdu.

The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily. - Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.

yüksel
{f} tower

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

yüksel
got high
yüksel
get high

As global warming increases, sea levels get higher and higher. - Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.

yüksel
{f} buoy
yüksel
{f} towering
yüksel
go up

It is certain that the price of gold will go up. - Altın fiyatının yükseleceği kesin.

Prices will continue to go up. - Fiyatlar yükselmeye devam edecek.

Yüksel
(isim) Be lofty, be noble
mikrofon yükselt
(Bilgisayar) mic boost
soluk yükselt
(Bilgisayar) faded ascend
sonra yükselt
(Bilgisayar) upgrade later
yükselt