yükselmek

listen to the pronunciation of yükselmek
Türkçe - İngilizce
rise

The European Union was created as a result of a desire to rise above French-German enmity. - Avrupa Birliği Fransız-Alman düşmanlığı üzerinde yükselmek için bir arzunun bir sonucu olarak oluşturuldu.

go up

Prices are about to go up again. - Fiyatlar tekrar yükselmek üzere.

Fees are about to go up. - Ücretler yükselmek üzere.

to rise, increase, mount
improve
gain
(for a voice) to get louder, rise in volume
to rise (in someone´s estimation)
to rise, advance, be promoted; to better oneself, come up in the world
to rise, ascend
get one's promotion
tower
step up
scale up
ascend
be in the ascendent
to rise (in someone's estimation)
be in the ascendant
upheave
rear up
heighten
sublime
climb
louden
steepen
nose up
harden
soar
to rise, to ascend, to go up, to mount; to rise, to go up, to increase, to mount; to rise, to advance; (güneş) to come up, to climb
swell
upsurge
arise
escalate
shoot up
(Konuşma Dili) bump up
gone up
buoy
boom
tower up
come in
rose
go
risen
rear
rise out
come up
surge
work one's way up
get high
billow
increase
lift
scend
yükselme
{i} ascent
yükselme
{i} raise

I deserve that raise. - O yükselmeyi hak ediyorum.

dimdik yükselmek
soar
işinde yükselmek
Work one's way up
yüksel
{f} rose

Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius. - Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.

The yen rose to the dollar. - Yen dolar karşısında yükseldi.

yüksel
went up

A cheer went up from the audience. - Seyircilerden bir tezahürat yükseldi.

The balloon went up in the sky. - Balon gökyüzüne doğru yükseliyor.

yükselme
gain
yükselme
{i} advance
yükselme
{i} escalation
yükselme
flowering
yükselme
{i} increase

The world's population tends to increase. - Dünya nüfusu yükselme eğilimindedir.

yüksel
rise

The cost of living has risen. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement. - Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.

yükselme
rising

Whoever you vote for, prices will go on rising. - Kime oy verirsen ver, fiyatlar yükselmeye devam edecek.

The costs kept rising. - Maliyetler yükselmeye devam etti.

yükselme
{i} rise

Prices continued to rise. - Fiyatlar yükselmeye devam etti.

Prices will continue to rise. - Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.

aniden yükselmek
surge
birdenbire yükselmek/artmak
skyrocket
dikine yükselmek
(Havacılık) zoom
refah düzeyi yükselmek
prosper
yüksel
tall

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

yükselme
(Ticaret) upturn
yükselme
elevation
yükselme
elevator
yükselme
greasy
yükselme
towering
yükselme
jump
yükselme
arising
yükselme
rising out
yükselme
pitch
kule gibi yükselmek
spire
yüksel
gone up

The average temperature has gone up. - Ortalama sıcaklık yükseldi.

My grades at school have gone up. - Okulda notlarım yükseldi.

yüksel
{f} risen

The level of water in the river has risen. - Nehrin su seviyesi yükseldi.

The cost of living has risen. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

yüksel
{f} rising

The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily. - Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.

The sun is rising now. - Güneş şimdi yükseliyor.

yüksel
{f} tower

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

yüksel
got high
yüksel
get high

As global warming increases, sea levels get higher and higher. - Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.

yüksel
{f} buoy
yüksel
{f} towering
yüksel
go up

It is certain that the price of gold will go up. - Altın fiyatının yükseleceği kesin.

Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking. - Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.

yükselme
boost
yükselme
promotion
yükselme
ascension
yükselme
promotional
Yüksel
(isim) Be lofty, be noble
ateşi yükselmek
to have one's fever go up
birden yükselmek
zoom
dalgalar halinde yükselmek
billow
döne döne yükselmek
wreathe
göğe yükselmek
rear up
kale gibi yükselmek
tower
kardinalliğe yükselmek
raise to the purple
kolayca yükselmek
get on the gravy train
omuzlarında yükselmek
push under
yeniden yükselmek
rally
yükselme
distinction
yükselme
scaling
yükselme
upsurge
yükselme
advancement
yükselme
pickup
yükselme
step up
yükselme
progress
yükselme
hike
yükselme
climb
yükselme
upheaval
yükselme
uprising
yükselme
(Hukuk) progress, upsurge, upswing
yükselme
swelling
yükselme
upthrust
yükselme
flux
yükselme
rising; boost; advancement
yükselme
swell
yükselme
preferment
yükselme
uplift
yükselme
stepup
yükselme
lift
Türkçe - Türkçe
Güçlenmek, şiddetlenmek
Aşaması artmak
Güçlenmek, şiddetlenmek: "Sağdan soldan nargile gurultularının yükseldiği işitiliyordu."- Y. K. Karaosmanoğlu
Çoğalmak, artmak
Fiyat, çoğalmak, artmak
Yükseğe çıkmak: "Derenin sağ tarafında yükselen tepenin yamaçları daha hafif eğimli, daha genişti."- N. Cumalı
Yüce duruma gelmek, yücelmek
Yükseğe çıkmak
(Osmanlı Dönemi) VAKL
(Osmanlı Dönemi) İRTİFA ALMAK
işinde yükselmek
1. Makam mevki sahibi olmak.2. Terfi etmek
Yükselme
terfi
yükselme
Yer kabuğunun yerin düşey salınımından ileri gelen kımıldanımı
yükselme
Yükselmek işi, itila
yükselme
Suların kabararak yüzeyinin yükseğe çıkması
yükselme
Terfi: "... askerî hâkimlerin yaş haddi, yükselme ve emeklilikleri kanunda gösterilir."- Anayasa
yükselmek