The European Union was created as a result of a desire to rise above French-German enmity.
- Avrupa Birliği Fransız-Alman düşmanlığı üzerinde yükselmek için bir arzunun bir sonucu olarak oluşturuldu.
Prices are about to go up again.
- Fiyatlar tekrar yükselmek üzere.
Fees are about to go up.
- Ücretler yükselmek üzere.
I deserve that raise.
- O yükselmeyi hak ediyorum.
Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius.
- Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.
The yen rose to the dollar.
- Yen dolar karşısında yükseldi.
A cheer went up from the audience.
- Seyircilerden bir tezahürat yükseldi.
The balloon went up in the sky.
- Balon gökyüzüne doğru yükseliyor.
The world's population tends to increase.
- Dünya nüfusu yükselme eğilimindedir.
The cost of living has risen.
- Yaşamanın maliyeti yükseldi.
I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement.
- Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.
Whoever you vote for, prices will go on rising.
- Kime oy verirsen ver, fiyatlar yükselmeye devam edecek.
The costs kept rising.
- Maliyetler yükselmeye devam etti.
Prices continued to rise.
- Fiyatlar yükselmeye devam etti.
Prices will continue to rise.
- Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.
The tree was so tall that it towered over the garden wall.
- Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.
The average temperature has gone up.
- Ortalama sıcaklık yükseldi.
My grades at school have gone up.
- Okulda notlarım yükseldi.
The level of water in the river has risen.
- Nehrin su seviyesi yükseldi.
The cost of living has risen.
- Yaşamanın maliyeti yükseldi.
The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
- Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
The sun is rising now.
- Güneş şimdi yükseliyor.
The tree was so tall that it towered over the garden wall.
- Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.
The tower rose up against the blue sky.
- Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.
As global warming increases, sea levels get higher and higher.
- Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.
It is certain that the price of gold will go up.
- Altın fiyatının yükseleceği kesin.
Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking.
- Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.