yüksel

listen to the pronunciation of yüksel
Türkçe - İngilizce
(isim) Be lofty, be noble
{f} rose

Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius. - Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.

The yen rose to the dollar. - Yen dolar karşısında yükseldi.

went up

The balloon went up in the sky. - Balon gökyüzüne doğru yükseliyor.

The unemployment rate went up to 5% because of the recession. - İşsizlik oranı durgunluktan dolayı %5'e yükseldi.

rise

Prices are still on the rise. - Fiyatlar hâlâ yükseliştedir.

Prices continued to rise. - Fiyatlar yükselmeye devam etti.

tall

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

gone up

The average temperature has gone up. - Ortalama sıcaklık yükseldi.

Why have coffee prices gone up? - Kahve fiyatları neden yükseldi?

{f} risen

The river's water level has risen. - Nehrin su seviyesi yükseldi.

The cost of living has risen. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

{f} rising

The yen is rising and the dollar is falling. - Yen yükseliyor dolar düşüyor.

The sun is rising now. - Güneş şimdi yükseliyor.

{f} tower

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

got high
get high

As global warming increases, sea levels get higher and higher. - Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.

{f} buoy
{f} towering
go up

Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking. - Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.

There's no guarantee that the stock will go up. - Hisse senedinin yükseleceğinin bir garantisi yok.

yüksel