yüklenmek

listen to the pronunciation of yüklenmek
Türkçe - İngilizce
undertake
attach
take upon oneself
lay on
load
(for a task or responsibility) to be given to or laid on (someone)
to push against (someone, something) with all one's weight
embark
to press, push, put pressure on, pressure (someone)
to be loaded; to take upon oneself, to shoulder; to lean against, to press against
lie heavy on smb
stick it on
sit upon
be stuck with
(for an electrical charge) to be given to
to make a strong, concerted attack upon, rush or press (someone) hard
load up
(for someone, an animal, a vehicle) to be loaded or freighted; (for a load) to be put on/in
(for rain) to come down hard, fall hard
to shoulder or take on (a burden, task, or responsibility)
shoulder
(for the blame) to be laid on (someone)
lean against
loaded
take over
take something on
laden
pin on
burthen
burden
sorumluluk yüklenmek
shoulder
yükle
(Bilgisayar) install

I have installed Microsoft Office on my personal computer, so please use its file format when you send me the attachment. - Benim kişisel bilgisayarıma Microsoft Office yükledim, bu yüzden bana eklenti gönderdiğinde lütfen onun dosya formatını kullan.

Tom eventually figured out how to install a free database application on his computer. - Tom sonunda kendi bilgisayarına ücretsiz bir veritabanı uygulamasını yüklemeyi anladı.

yüklenme
laden
yüklenme
undertaking
yüklenme
(Tıp) overload
yüklenme
(Ticaret) underwriting
yükle
{f} laded
yükle
upload

I can't figure out how to upload an image. - Bir resmin nasıl yükleneceğini bilmiyorum.

Tom decided to upload the video he took to YouTube. - Tom çektiği videoyu YouTube'a yüklemeye karar verdi.

yükle
download

She downloaded an antivirus. - O, bir antivirüs yükledi.

The download speed is twice as fast as the upload speed on this network. - Bu ağda indirme hızı yükleme hızından iki kat daha hızlı.

yükle
{f} task
yükle
{f} lading
yükle
{f} burden

Everyone has their own burdens. - Herkesin kendi yükleri vardır.

I can't burden Tom with that problem. - Bu sorunu Tom'a yükleyemem.

yükle
{f} load

The men loaded the baggage into the truck. - Adamlar bagajı kamyona yükledi.

We loaded a lot of luggage into the car. - Arabaya bir sürü bagaj yükledik.

yükle
weight down
yükle
{f} loaded

We loaded our baggage into the car. - Bagajımızı arabaya yükledik.

We loaded a lot of luggage into the car. - Arabaya bir sürü bagaj yükledik.

yükle
{f} laden
yükle
load down
yükle
{f} loading

The suitcases were ready for loading. - Bavullar yükleme için hazırdı.

Tom started loading the gun. - Tom silahını yüklemeye başladı.

yükle
impute to
yükle
impute
yükle
weigh down
yükle
lade
yükle
burdened
yüklenme
load
aşırı yüklenmek
overtax
yükle
charging
yükle
weighdown
yükle
loaddown
yükle
weigh#down
yükle
weightdown
yükle
{f} weight

If you load too much weight in this box, it's going to blow up. - Bu kutuya çok fala ağırlık yüklersen patlar.

yükle
weight#down
yükle
imputeto
yüklenme
embarkation
yüklenme
punishment
yüklenme
assumption
yüklenme
brunt
Türkçe - Türkçe
Bir yükü taşımayı üstüne almak
Bir şeyi yapmayı kabul etmek, üstüne almak
Üstüne düşmek, zorlamak
Yüklemek işi yapılmak veya yüklemek işine konu olmak
Yükleme işi yapılmak veya yükleme işine konu olmak: "Daha şimdiden evin bütün işleri Peyker'in üstüne yüklenmiş."- M. Ş. Esendal
Bir yükü taşımayı üstüne almak. Üstüne düşmek, zorlamak: "Hep birden yüklenmişlerdi o zaman Rahmi'ye; saygısızlık ettin, kırdın diye."- T. Buğra
Kendi ağırlığını başka bir şey üzerine vermek, bedeniyle abanmak
Kendi ağırlığını başka bir şey üzerine vermek, bedeniyle abanmak: "Araba durdukça önümdekine, kalktıkça arkamdakine yükleniyorum."- B. Felek
yıkılmak
yüklenme
Yüklenmek işi
yüklenme
Yüklenme işi
yüklenmek