yüklemek

listen to the pronunciation of yüklemek
Türkçe - İngilizce
load

Sami was there to load the furniture. - Sami mobilyayı yüklemek için oradaydı.

It took Tom an hour to load everything on the truck. - Her şeyi kamyona yüklemek Tom'un bir saatini aldı.

impose

Furnishing a new apartment imposes large expenses. - Yeni bir daireyi döşeme büyük masraflar yüklemektedir.

imbark
ship
laden
weight somebody down
place a load on
tap
upload

Uploading is the opposite of downloading. - Yüklemek, indirmenin tersidir.

throw the blame on
load down
lay something at one's door
weight down
task
impute to
downstream load
lay
put
foist
heap
offload
download , install , downstream load , upload , load
to give (someone) the task or responsibility of (doing something); to lay (a task) on (someone), burden (someone) with (a task)
charge
encumber
to load or freight (an animal or a vehicle); to put (a load) on/in, load (something) into/on to, load (someone, an animal, a vehicle) with (something)
lay on
store
lay smth. at one's door
freight
fasten on
plant
saddle
shift
to charge (something) with (electricity)
ascribe
pitch
fasten
father
burden

I don't want to burden you with my troubles. - Size sorunlarımı yüklemek istemiyorum

pin
embark
to load, to weight sb down; to burden; to place a load on; to throw the blame on; to impute, to attribute
put down
stack
inflict
weight
impute
lade
hand over
overlay
to lay (the blame) on (someone)
father on
burthen
charged
install

Their job is to install new sotfwares on the company's computers. - Onların işi, şirketteki bilgisayarlara yeni yazılımları yüklemektir.

Do you want to install this free browser add-on? - Bu ücretsiz tarayıcı eklentisini yüklemek ister misiniz?

download

Uploading is the opposite of downloading. - Yüklemek, indirmenin tersidir.

tax
yükleme
loading

Tom finished loading the truck. - Tom kamyona yükleme yapmayı bitirdi.

Tom started loading the gun. - Tom silahını yüklemeye başladı.

sırtına yüklemek
burden
suçu yüklemek
damn
yüklemek (suçu)
hold against
yüklemek (enerji)
charge
yüklemek (suç)
lay
yük ile yüklemek
freight
yük yüklemek
load
yükleme
{i} charge
(suç) yüklemek
impute
kontör yüklemek
top up one's mobile phone
sorumluluk yüklemek
encumber
yükleme
(Bilgisayar) download

You must first download the game before you can install it. - Onu yüklemeden önce oyunu indirmeniz gerekir.

I haven't downloaded the file yet. - Dosyayı henüz yüklemedim.

yükleme
{i} imposition
yükleme
(Bilgisayar) installation
zorla yüklemek
impose on
(gemiye) yüklemek
(Askeri) lade
-e fazla yük yüklemek
overload
aşağı yüklemek
(Bilgisayar) downstream load
aşağı yüklemek
(Bilgisayar) download
aşırı yüklemek
overweight
bilgisayara yüklemek
computerize
fazla yüklemek
over-charge
kontör yüklemek
add units
kontör yüklemek
load units
mal yüklemek
load
suç yüklemek
(Politika, Siyaset) charge offense
suç yüklemek
(Konuşma Dili) throw the book at
suçu yüklemek
put the blame on
uzak bilgisayara yüklemek
(Bilgisayar) upload
uzaktan yüklemek
(Bilgisayar) download
yeniden yüklemek
restore
yukarı yüklemek
(Bilgisayar) upload
yükle
(Bilgisayar) install

Tom eventually figured out how to install a free database application on his computer. - Tom sonunda kendi bilgisayarına ücretsiz bir veritabanı uygulamasını yüklemeyi anladı.

I wish I could figure out how to install this software. - Keşke bu yazılımı nasıl yükleyeceğimi bilebilsem.

yükleme
crowding
yükleme
load

It took Tom an hour to load everything on the truck. - Her şeyi kamyona yüklemek Tom'un bir saatini aldı.

I was hoping Tom would help me load the truck. - Tom'un kamyonu yüklememe yardımcı olacağını umuyordum.

yükleme
freight
yükleme
(Pisikoloji, Ruhbilim) attribution
yükleme
stress
yükleme
(Askeri) train headway
zorla yüklemek
impose upon
üzerine yüklemek
put on
yükle
{f} laded
yükle
upload

How can I upload a photo to your website? - Sitene bir fotoğrafı nasıl yükleyebilirim?

I can't figure out how to upload an image. - Bir resmin nasıl yükleneceğini bilmiyorum.

yükle
download

The download speed is twice as fast as the upload speed on this network. - Bu ağda indirme hızı yükleme hızından iki kat daha hızlı.

She downloaded an antivirus. - O, bir antivirüs yükledi.

yükle
{f} task
yükle
{f} lading
yükle
{f} burden

I can't burden Tom with that responsibility. - Ben bu sorumluluğu Tom'a yükleyemem.

Everyone has their own burdens. - Herkesin kendi yükleri vardır.

yükle
{f} load

We loaded our baggage into the car. - Bagajımızı arabaya yükledik.

I was hoping Tom would help me load the truck. - Tom'un kamyonu yüklememe yardımcı olacağını umuyordum.

yükle
weight down
yükle
{f} loaded

We loaded a lot of luggage into the car. - Arabaya bir sürü bagaj yükledik.

We loaded our baggage into the car. - Bagajımızı arabaya yükledik.

yükle
{f} laden
yükle
load down
yükle
{f} loading

What is the loading capacity of that van? - Bu kamyonetin yükleme kapasitesi nedir?

Tom finished loading the truck. - Tom kamyona yükleme yapmayı bitirdi.

yükle
impute to
yükle
impute
yükle
weigh down
yükle
lade
yükleme
lading
yükleme
(Ticaret) shipping
yükleme
embarkation
kontör yüklemek
refill prepaid wireless phone
kontör yüklemek
loading prepaid minutes to cell phone
kontör yüklemek
refill prepaid minutes to mobile phone
kontör yüklemek
refill prepaid minutes
kontör yüklemek
buy airtime minutes
suç yüklemek
inculpate
yükle
burdened
yükleme
to loading
-e yüklemek
lay at one's door
anlam yüklemek
attribute a meaning
anlam yüklemek
attribute a meaning to
anlam yüklemek
ascribe a meaning to
anlam yüklemek
assign a meaning
ağırlık yüklemek
weigh down
aşırı yüklemek
supercharge
bir suçu birine yüklemek
lay at someone's door
bir şeyi birine yüklemek
tag someone with
birine sorumluluk yüklemek
lay a burden on
birine yük yüklemek
lay a burden on
birine zor bir iş yüklemek
saddle someone with a task
fazla külfet yüklemek
overtask
fazla vergi yüklemek
surcharge
fazla yüklemek
overburden
fazla yüklemek
supercharge
fazla yüklemek
surcharge
fazla yüklemek
overload
fazla yüklemek
overcharge
fazla yüklemek
overlay
fazla yüklemek
to over-charge, to overload
gemi yüklemek
load (something onto) the ship
gemiye yüklemek
lade
görev yüklemek
load with a charge
güverteye yüklemek
(Ticaret) ship on deck
kabahati yüklemek
lay the blame at one's door
kabahati yüklemek
to blame
kamyona yüklemek
entruck
kamyona yüklemek
load on a truck
konteynıra yüklemek
containerize
konteynıra yüklemek
containerise
masraf yüklemek
charge expense
mavnaya yüklemek
lighterage
sermayeyi kediye yüklemek
to throw one's money to the wind
sorumluluk yüklemek
land with
sorumluluğu başkasına yüklemek
pass the buck
suç yüklemek
to lay the blame on
suçu başkasına yüklemek
pass the buck
suçu birine yüklemek
fasten the blame on someone
suçu birine yüklemek
shift the blame onto
suçu yüklemek
cast the blame
suçu yüklemek
put the blame on smb
suçu yüklemek
incriminate
sırtına yüklemek
saddle
tekrar yüklemek
recharge
telefonuna kontör yüklemek
add units to one's account
trene yüklemek
entrain
uçağa yüklemek
embark
uçağa yüklemek
enplane
uçağa yüklemek
emplane
yazılım yüklemek
install a software
yeniden yüklemek
to reload
yükle
charging
yükle
weighdown
yükle
loaddown
yükle
weigh#down
yükle
weightdown
yükle
{f} weight

If you load too much weight in this box, it's going to blow up. - Bu kutuya çok fala ağırlık yüklersen patlar.

yükle
weight#down
yükle
imputeto
yükleme
shipment
yükleme
predication
yükleme
ascription
yükleme
loading; charging
yükleme
{i} charging
Türkçe - Türkçe
Bir yere, taşınması için belli ağırlıkta eşya veya araç gereç koymak
Bir yere, taşınması için belli ağırlıkta eşya veya araç gereç koymak: "Vapur sabaha kadar mal yüklüyor."- M. Ş. Esendal
Bir suçu birinin üstüne atmak
Bir yükümlülük altına sokmak, sorumlu tutmak
Bir suçu birinin üstüne atmak: "Ne yapalım, elimizden geleni yaptık ama olmadı der, kabahati kör talihe yükler geçersin."- R. N. Güntekin
Bir cisme elektrik gücü vermek
yıkmak
bulmak
şarj etmek
salmak
Yükleme
tahmil
Yükleme
doldurma
yükleme
Bir yere, bir nesneye elektrik yükü biriktirme, doldurma, şarj
yükleme
Yüklemek işi, tahmil
yüklemek