yönler

listen to the pronunciation of yönler
Türkçe - İngilizce
courses
{n} the principal sails of a vessel
Third-person singular simple present of to course
the largest, and hence lowest, sails on a ship
One of the continuous horizontal layers (rows) of masonry that form the masonry structure
Horizontal rows of shingles or tiles Back to Top
Plural of course
yön
aspect

We must examine the various aspects. - Çeşitli yönleri incelemeliyiz.

We studied Greek culture from various aspects. - Çeşitli yönleriyle Yunan kültürünü inceledik.

yön
direction

I have a good sense of direction, so I don't get lost. - Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.

I have no sense of direction so I always travel with a compass. - Benim bir yön duyum yok bu yüzden her zaman bir pusula ile seyahat ederim.

yön
way

Japan and China differ from each other in many ways. - Japonya ve Çin, pek çok yönden birbirinden farklıdır.

The Way produces one, one produces two, two produces three, and three produces the myriad things. - Yöntem biri, bir ikiyi, iki üçü, ve üç sayısız şeyleri üretir.

yön
course

The flood diverted the course of the river. - Sel nehrin yönünü değiştirdi.

Of course you can trust me. Have I ever given you a bum steer before? - Elbette bana güvenebilirsin. Ben hiç daha önce seni yanlış yönlendirdim mi?

yön
path
yön
direction; side; aspect; way, respect, regard
yön
{i} trend

There's a trend these days towards small families. - Bu günlerde küçük ailelere doğru bir yönelim var.

yön
bearing

I lost my bearings when I came out of the subway. - Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.

yön
{i} bearings

I lost my bearings when I came out of the subway. - Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.

yön
orientation

Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation. - İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.

I'd love to be able to change my sexual orientation. - Cinsel yönelimimi değiştirebilmek isterim.

ekonomik yönler
economic aspects
psikolojik yönler
psychological aspects
siyasi yönler
political aspects
sosyal yönler
social aspects
yön
quarter
yön
weather

We were rerouted because of weather. - Havadan dolayı yönümüzü değiştirdik.

yön
party

A farewell party was held for the executive who was retiring. - Emekli olan bir yönetici için bir veda partisi düzenlendi.

That person is elected by the majority party caucus. - O kişi çoğunluk partisi yönetim kurulu tarafından seçilir.

yön
streak
yön
rubric
yön
direction; quarter: O yöne doğru gitti. He went in that direction
yön
in terms of
yön
side, aspect; angle: Bu sorunun birkaç yönü var. There are several sides to this matter. Probleme o yönden bakmadım. I haven't looked at the problem from that angle
yön
regard
yön
facet
yön
directional
yön
side

I heard Tom's side of the story. - Tom'un hikaye yönünü duydum.

Always look on the bright side of life. - Hayata her zaman olumlu yönden bak.

yön
respect

You are wrong in some respects. - Bazı yönlerden hatalısın.

England resembles Japan in many respects. - İngiltere birçok yönden Japonya'ya benzer.

yön
point of view line of thought, line: politik yönü belli olmayan biri someone whose political views are not readily apparent
yön
complexion
yön
sense

I have no sense of direction so I always travel with a compass. - Benim bir yön duyum yok bu yüzden her zaman bir pusula ile seyahat ederim.

Tom has no sense of direction. - Tom'un yön duyusu yok.

yön
channel
dini yönler
religious aspects
rip öğrenilmiş yönler
rip-learnt routes
sembolik yönler
symbolic aspects
sosyolojik yönler
sociological aspects
yön
(Hukuk) aspect, trend
yönler