Creativity is an important aspect for the development of human.
- Yaratıcılık insan gelişimi için önemli bir yöndür.
He stressed the convenient aspects of city life.
- Şehir hayatının elverişli yönlerini vurguladı.
Tom is quite versatile, isn't he?
- Tom oldukça çok yönlü, değil mi?
Potatoes are very versatile.
- Patatesler çok yönlüdür.
It is difficult to peg the direction of interest deregulation.
- Faizi yeniden ayarlama yönünü belirlemek zordur.
I have a good sense of direction, so I don't get lost.
- Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.
She was similar to me in many ways.
- Birçok yönden bana benzerdi.
Japan and China differ from each other in many ways.
- Japonya ve Çin, pek çok yönden birbirinden farklıdır.
The flood diverted the course of the river.
- Sel nehrin yönünü değiştirdi.
Of course you can trust me. Have I ever given you a bum steer before?
- Elbette bana güvenebilirsin. Ben hiç daha önce seni yanlış yönlendirdim mi?
There's a trend these days towards small families.
- Bu günlerde küçük ailelere doğru bir yönelim var.
This is a one-way street.
- Bu tek yönlü bir sokak.
Be careful not to drive the wrong way on a one-way street.
- Tek yönlü bir caddede ters yönde sürmemeye dikkat edin.
I lost my bearings when I came out of the subway.
- Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.
I lost my bearings when I came out of the subway.
- Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.
This room's orientation is great.
- Bu odanın yönü harika.
Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation.
- İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.
Tom is a well-rounded person.
- Tom çok yönlü bir kişi.
Tom is a well-rounded individual.
- Tom çok yönlü bir birey.
Is the road wide enough for two-way traffic?
- Yol, iki yönlü trafik için yeterince geniş mi?
We were rerouted because of weather.
- Havadan dolayı yönümüzü değiştirdik.
He had led the Republican Party with great success.
- O, Cumhuriyetçi Parti'yi büyük bir başarı ile yönetti.
That person is elected by the majority party caucus.
- O kişi çoğunluk partisi yönetim kurulu tarafından seçilir.
Today I'm going to show you another side of me.
- Bugün size başka bir yönümü göstereceğim.
I just discovered the dark side of Tatoeba.
- Tatoeba'nın karanlık yönünü kesinlikle keşfettim.
Japanese differ from American in many respects.
- Japonlar Amerikalılardan birçok yönden farklıdır.
He's well respected for his management skills.
- Yönetim becerilerinden dolayı ona oldukça saygı duyulur.
I have no sense of direction so I always travel with a compass.
- Benim bir yön duyum yok bu yüzden her zaman bir pusula ile seyahat ederim.
Tom certainly doesn't have a very good sense of direction.
- Tom'un kesinlikle çok iyi bir yön duyusu yok.
We've seen all-round improvements lately.
- Hepimiz son zamanlarda çok yönlü iyileştirmeler gördük.
Tom is ambidextrous and can use his right hand equally as well as his left.
- Tom çok yönlüdür ve sol elinin yanı sıra sağ elini de eşit olarak kullanabilir.
Tom said that he was ambidextrous.
- Tom, çok yönlü olduğunu söyledi.
There's a very sophisticated background.
- Çok yönlü bir özgeçmişi var.