yönlü

listen to the pronunciation of yönlü
Türkçe - İngilizce
(road) on which traffic may proceed in (one or two) directions: tek yönlü sokak a one-way street. iki yönlü sokak a two-way street
oriented
directional
(Matematik) directed (line segment, vector)
(matter, problem) which has (a specified number of) sides or aspects: çok yönlü bir soru a many-sided question
(someone) who has (many) abilities or talents. çok yönlü bir adam a man of parts
yön
aspect

We must examine the various aspects. - Çeşitli yönleri incelemeliyiz.

Imagination affects every aspect of our lives. - Hayal hayatlarımızın her yönünü etkilemektedir.

çok yönlü
versatile

The programming language Java is highly versatile. - Programlama dili Java son derece çok yönlüdür.

Tom is a versatile kid. - Tom çok yönlü bir çocuk.

yön
direction

A dreary landscape spread out for miles in all directions. - Kasvetli bir manzara, her yöne millerce yayıldı.

It is difficult to peg the direction of interest deregulation. - Faizi yeniden ayarlama yönünü belirlemek zordur.

yön
way

Japan and China differ from each other in many ways. - Japonya ve Çin, pek çok yönden birbirinden farklıdır.

She was similar to me in many ways. - Birçok yönden bana benzerdi.

yönlü alıcı
directional receiver
yönlü demet
directional beam
yönlü doğru
directed line
yönlü hoparlör
directional loudspeaker
yönlü kazanç
directional gain
yönlü kuplör
directional coupler
yönlü mikrofon
directional microphone
yönlü radyo
directional radio
yönlü süzgeç
directional filter
yönlü verici
directional transmitter
yön
course

Of course you can trust me. Have I ever given you a bum steer before? - Elbette bana güvenebilirsin. Ben hiç daha önce seni yanlış yönlendirdim mi?

The flood diverted the course of the river. - Sel nehrin yönünü değiştirdi.

yön
path
yön
direction; side; aspect; way, respect, regard
yön
{i} trend

There's a trend these days towards small families. - Bu günlerde küçük ailelere doğru bir yönelim var.

iki yönlü
(Biyokimya) dual
tek yönlü
unidirectional
tek yönlü
one way
tek yönlü
one-way

Be careful not to drive the wrong way on a one-way street. - Tek yönlü bir caddede ters yönde sürmemeye dikkat edin.

This is a one-way street. - Bu tek yönlü bir sokak.

yön
bearing

I lost my bearings when I came out of the subway. - Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.

yön
{i} bearings

I lost my bearings when I came out of the subway. - Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.

yön
orientation

Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation. - İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.

This room's orientation is great. - Bu odanın yönü harika.

çok yönlü
well-rounded

Tom is a well-rounded person. - Tom çok yönlü bir kişi.

Tom is a well-rounded individual. - Tom çok yönlü bir birey.

iki yönlü
bilateral
iki yönlü
two-way

Is the road wide enough for two-way traffic? - Yol, iki yönlü trafik için yeterince geniş mi?

yön
quarter
yön
weather

We were rerouted because of weather. - Havadan dolayı yönümüzü değiştirdik.

yön
party

He had led the Republican Party with great success. - O, Cumhuriyetçi Parti'yi büyük bir başarı ile yönetti.

That person is elected by the majority party caucus. - O kişi çoğunluk partisi yönetim kurulu tarafından seçilir.

yön
streak
yön
rubric
yön
direction; quarter: O yöne doğru gitti. He went in that direction
yön
in terms of
yön
side, aspect; angle: Bu sorunun birkaç yönü var. There are several sides to this matter. Probleme o yönden bakmadım. I haven't looked at the problem from that angle
yön
regard
yön
facet
yön
directional
yön
side

I heard Tom's side of the story. - Tom'un hikaye yönünü duydum.

The exit is on the right side of the direction of travel. - Çıkış seyahat yönünün sağ tarafında.

yön
respect

He's well respected for his management skills. - Yönetim becerilerinden dolayı ona oldukça saygı duyulur.

Japanese differ from American in many respects. - Japonlar Amerikalılardan birçok yönden farklıdır.

yön
point of view line of thought, line: politik yönü belli olmayan biri someone whose political views are not readily apparent
aşağı yönlü olacak şekilde
downwardly, down, downwards, downward
yön
complexion
yön
sense

Tom has no sense of direction. - Tom'un yön duyusu yok.

I have no sense of direction so I always travel with a compass. - Benim bir yön duyum yok bu yüzden her zaman bir pusula ile seyahat ederim.

yön
channel
el ile çift yönlü
(Bilgisayar) manual duplex
giden tek yönlü yayın
(Bilgisayar) unicasts sent
iki yönlü
ikiyönlü
iki yönlü çalışan
double action
iki yönlü çalışan
double acting
iki yönlü şose
two way
pop yönlü biçimlendirme
pop directional formatting
tam dupleks/tam çift yönlü
(Askeri) full duplex
tek yönlü
single-acting
tek yönlü
single-track
tek yönlü
unilateral
tek yönlü
one-track
tek yönlü
(hat) simplex
tek yönlü hat
simplex
tek yönlü iş
one line business
tek yönlü parallel sıralı çoklu birlik
(Askeri) parallel track multiunit non-return
tek yönlü telgraf sistemi
simplex
ters yönlü dip akıntısı
undertow
yarı dubleks/yarı çift yönlü
(Askeri) half duplex
yön
(Hukuk) aspect, trend
zıt yönlü kurutma
countercurrent drying
zıt yönlü kuvvetler
opposite forces
çift yönlü
two-way
çift yönlü
two way
çift yönlü
duplex , full duplex
çift yönlü seçenek
(Bilgisayar) duplex option
çift yönlü telgraf gönderici alet
quadruplex
çift yönlü telgraf sistemine ait
quadruplex
çift yönlü trafik
two way traffic
çift yönlü yol
dual carriageway, divided highway
çok yanlı/yönlü
versatile, many-sided
çok yönlü
all-round

We've seen all-round improvements lately. - Hepimiz son zamanlarda çok yönlü iyileştirmeler gördük.

çok yönlü
ambidextrous

Tom is ambidextrous and can use his right hand equally as well as his left. - Tom çok yönlüdür ve sol elinin yanı sıra sağ elini de eşit olarak kullanabilir.

Tom told me that he thought Mary was ambidextrous. - Tom bana Mary'nin çok yönlü olduğunu düşündüğünü söyledi.

çok yönlü
all purpose
çok yönlü
a) multi-directional, all-round b) versatile
çok yönlü
sophisticated

There's a very sophisticated background. - Çok yönlü bir özgeçmişi var.

çok yönlü
(Hukuk) multifaceted, versatile
çok yönlü kimse
all rounder
çok yönlü talepler
(Hukuk) multiple requests
üç yönlü
trilateral
yönlü