yönüyle

listen to the pronunciation of yönüyle
Türkçe - İngilizce
in that
In the fact that; in the sense that; for the cause or reason that; because

This essay is a good one in that it comprehensively outlines all the major arguments on this issue.

(formal) in or into that thing or place; "they can read therein what our plans are"
since, because of, in the sense that
yön
aspect

We must examine the various aspects. - Çeşitli yönleri incelemeliyiz.

Creativity is an important aspect for the development of human. - Yaratıcılık insan gelişimi için önemli bir yöndür.

yön
direction

We thought we would write out the directions, in case you got lost. - Kaybolma ihtimalimize karşın, yönleri yazmayı düşündüm.

I have a good sense of direction, so I don't get lost. - Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.

yön
way

She was similar to me in many ways. - Birçok yönden bana benzerdi.

The Way produces one, one produces two, two produces three, and three produces the myriad things. - Yöntem biri, bir ikiyi, iki üçü, ve üç sayısız şeyleri üretir.

yön
course

Of course you can trust me. Have I ever given you a bum steer before? - Elbette bana güvenebilirsin. Ben hiç daha önce seni yanlış yönlendirdim mi?

The flood diverted the course of the river. - Sel nehrin yönünü değiştirdi.

yön
path
yön
direction; side; aspect; way, respect, regard
yön
{i} trend

There's a trend these days towards small families. - Bu günlerde küçük ailelere doğru bir yönelim var.

yön
bearing

I lost my bearings when I came out of the subway. - Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.

yön
{i} bearings

I lost my bearings when I came out of the subway. - Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.

yön
orientation

I'd love to be able to change my sexual orientation. - Cinsel yönelimimi değiştirebilmek isterim.

Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation. - İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.

yön
quarter
yön
weather

We were rerouted because of weather. - Havadan dolayı yönümüzü değiştirdik.

yön
party

That person is elected by the majority party caucus. - O kişi çoğunluk partisi yönetim kurulu tarafından seçilir.

A farewell party was held for the executive who was retiring. - Emekli olan bir yönetici için bir veda partisi düzenlendi.

yön
streak
yön
rubric
yön
direction; quarter: O yöne doğru gitti. He went in that direction
yön
in terms of
yön
side, aspect; angle: Bu sorunun birkaç yönü var. There are several sides to this matter. Probleme o yönden bakmadım. I haven't looked at the problem from that angle
yön
regard
yön
facet
yön
directional
yön
side

Today I'm going to show you another side of me. - Bugün size başka bir yönümü göstereceğim.

I just discovered the dark side of Tatoeba. - Tatoeba'nın karanlık yönünü kesinlikle keşfettim.

yön
respect

You are wrong in some respects. - Bazı yönlerden hatalısın.

He's well respected for his management skills. - Yönetim becerilerinden dolayı ona oldukça saygı duyulur.

yön
point of view line of thought, line: politik yönü belli olmayan biri someone whose political views are not readily apparent
yön
complexion
yön
sense

I have no sense of direction so I always travel with a compass. - Benim bir yön duyum yok bu yüzden her zaman bir pusula ile seyahat ederim.

I have a good sense of direction, so I don't get lost. - Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.

yön
channel
yön
(Hukuk) aspect, trend
İngilizce - Türkçe

yönüyle teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

bu yönüyle
From this aspect

From this aspect, therefore, the whole of economics can be reduced to a single lesson, and that lesson can be reduced to a single sentence.

yönüyle