yönüyle

listen to the pronunciation of yönüyle
Türkçe - İngilizce
in that
In the fact that; in the sense that; for the cause or reason that; because

This essay is a good one in that it comprehensively outlines all the major arguments on this issue.

(formal) in or into that thing or place; "they can read therein what our plans are"
since, because of, in the sense that
yön
aspect

Imagination affects every aspect of our lives. - Hayal hayatlarımızın her yönünü etkilemektedir.

We must examine the various aspects. - Çeşitli yönleri incelemeliyiz.

yön
direction

We thought we would write out the directions, in case you got lost. - Kaybolma ihtimalimize karşın, yönleri yazmayı düşündüm.

A dreary landscape spread out for miles in all directions. - Kasvetli bir manzara, her yöne millerce yayıldı.

yön
way

Modern cars differ from the early ones in many ways. - Modern arabalar birçok yönden eski olanlardan farklıdır.

She was similar to me in many ways. - Birçok yönden bana benzerdi.

yön
course

The flood diverted the course of the river. - Sel nehrin yönünü değiştirdi.

Of course you can trust me. Have I ever given you a bum steer before? - Elbette bana güvenebilirsin. Ben hiç daha önce seni yanlış yönlendirdim mi?

yön
path
yön
direction; side; aspect; way, respect, regard
yön
{i} trend

There's a trend these days towards small families. - Bu günlerde küçük ailelere doğru bir yönelim var.

yön
bearing

I lost my bearings when I came out of the subway. - Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.

yön
{i} bearings

I lost my bearings when I came out of the subway. - Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.

yön
orientation

Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation. - İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.

I'd love to be able to change my sexual orientation. - Cinsel yönelimimi değiştirebilmek isterim.

yön
quarter
yön
weather

We were rerouted because of weather. - Havadan dolayı yönümüzü değiştirdik.

yön
party

That person is elected by the majority party caucus. - O kişi çoğunluk partisi yönetim kurulu tarafından seçilir.

He had led the Republican Party with great success. - O, Cumhuriyetçi Parti'yi büyük bir başarı ile yönetti.

yön
streak
yön
rubric
yön
direction; quarter: O yöne doğru gitti. He went in that direction
yön
in terms of
yön
side, aspect; angle: Bu sorunun birkaç yönü var. There are several sides to this matter. Probleme o yönden bakmadım. I haven't looked at the problem from that angle
yön
regard
yön
facet
yön
directional
yön
side

Always look on the bright side of life. - Hayata her zaman olumlu yönden bak.

The exit is on the right side of the direction of travel. - Çıkış seyahat yönünün sağ tarafında.

yön
respect

You are wrong in some respects. - Bazı yönlerden hatalısın.

Japanese differ from American in many respects. - Japonlar Amerikalılardan birçok yönden farklıdır.

yön
point of view line of thought, line: politik yönü belli olmayan biri someone whose political views are not readily apparent
yön
complexion
yön
sense

He has no sense of direction. - Onun yön duygusu yoktur.

Tom has no sense of direction. - Tom'un yön duyusu yok.

yön
channel
yön
(Hukuk) aspect, trend
İngilizce - Türkçe

yönüyle teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

bu yönüyle
From this aspect

From this aspect, therefore, the whole of economics can be reduced to a single lesson, and that lesson can be reduced to a single sentence.

yönüyle