yönünde

listen to the pronunciation of yönünde
Türkçe - İngilizce
towards
for
on
toward

The first step toward recovery is admitting that you have a problem. - İyileşme yönündeki ilk adım, bir sorunun olduğunu kabul etmektir.

ward,wards
ways
yön
aspect

He stressed the convenient aspects of city life. - Şehir hayatının elverişli yönlerini vurguladı.

We must examine the various aspects. - Çeşitli yönleri incelemeliyiz.

yön
direction

I have no sense of direction so I always travel with a compass. - Benim bir yön duyum yok bu yüzden her zaman bir pusula ile seyahat ederim.

A dreary landscape spread out for miles in all directions. - Kasvetli bir manzara, her yöne millerce yayıldı.

yön
way

The Way produces one, one produces two, two produces three, and three produces the myriad things. - Yöntem biri, bir ikiyi, iki üçü, ve üç sayısız şeyleri üretir.

Modern cars differ from the early ones in many ways. - Modern arabalar birçok yönden eski olanlardan farklıdır.

yön
course

The flood diverted the course of the river. - Sel nehrin yönünü değiştirdi.

Of course you can trust me. Have I ever given you a bum steer before? - Elbette bana güvenebilirsin. Ben hiç daha önce seni yanlış yönlendirdim mi?

yön
path
yön
direction; side; aspect; way, respect, regard
yön
{i} trend

There's a trend these days towards small families. - Bu günlerde küçük ailelere doğru bir yönelim var.

rüzgâr yönünde
downwind
saat yönünde
clockwise
yön
bearing

I lost my bearings when I came out of the subway. - Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.

yön
{i} bearings

I lost my bearings when I came out of the subway. - Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.

yön
orientation

This room's orientation is great. - Bu odanın yönü harika.

I'd love to be able to change my sexual orientation. - Cinsel yönelimimi değiştirebilmek isterim.

dere boyu yönünde
(Jeoloji) downstream
yön
quarter
yön
weather

We were rerouted because of weather. - Havadan dolayı yönümüzü değiştirdik.

yön
party

That person is elected by the majority party caucus. - O kişi çoğunluk partisi yönetim kurulu tarafından seçilir.

A farewell party was held for the executive who was retiring. - Emekli olan bir yönetici için bir veda partisi düzenlendi.

yön
streak
yön
rubric
yön
direction; quarter: O yöne doğru gitti. He went in that direction
yön
in terms of
yön
side, aspect; angle: Bu sorunun birkaç yönü var. There are several sides to this matter. Probleme o yönden bakmadım. I haven't looked at the problem from that angle
yön
regard
yön
facet
yön
directional
yön
side

The exit is on the right side of the direction of travel. - Çıkış seyahat yönünün sağ tarafında.

Today I'm going to show you another side of me. - Bugün size başka bir yönümü göstereceğim.

yön
respect

England resembles Japan in many respects. - İngiltere birçok yönden Japonya'ya benzer.

Japanese differ from American in many respects. - Japonlar Amerikalılardan birçok yönden farklıdır.

yön
point of view line of thought, line: politik yönü belli olmayan biri someone whose political views are not readily apparent
yön
complexion
yön
sense

I have no sense of direction so I always travel with a compass. - Benim bir yön duyum yok bu yüzden her zaman bir pusula ile seyahat ederim.

He has no sense of direction. - Onun yön duygusu yoktur.

yön
channel
akıntı yönünde
downriver
akıntı yönünde
downstream

We canoed downstream. - Kanoyla akıntı yönünde yol aldık.

Tom floated downstream on a raft. - Tom bir salla akıntı yönünde batmadan yüzdü.

akışın ters yönünde
(Hukuk) upstream
güneybatı yönünde
southwestward
güneybatı yönünde olan
southwestward
güneydoğu yönünde
southeasterly
güneydoğu yönünde
southeastwards
keşişleme yönünde
southeastward
kuzey batı yönünde
northwestwardly
kuzeydoğu yönünde
northeastward
kuzeydoğu yönünde
northeast
pist yönünde taksileme
(Havacılık) taxi-out
rüzgâr yönünde
down the wind
rüzgâr yönünde
down wind
saat yelkovanının aksi yönünde
anticlockwise
saat yönünde
clockwise (CW)
saatin aksi yönünde
anticlockwise
saatin ters yönünde
counterclockwise (CCW)
yön
(Hukuk) aspect, trend
yönünde