yönünde

listen to the pronunciation of yönünde
Türkçe - İngilizce
towards
for
on
toward

The first step toward recovery is admitting that you have a problem. - İyileşme yönündeki ilk adım, bir sorunun olduğunu kabul etmektir.

ward,wards
ways
yön
aspect

Creativity is an important aspect for the development of human. - Yaratıcılık insan gelişimi için önemli bir yöndür.

Imagination affects every aspect of our lives. - Hayal hayatlarımızın her yönünü etkilemektedir.

yön
direction

It is difficult to peg the direction of interest deregulation. - Faizi yeniden ayarlama yönünü belirlemek zordur.

I have a good sense of direction, so I don't get lost. - Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.

yön
way

He asked me which way to go. - Bana hangi yöne gideceğini sordu.

Modern cars differ from the early ones in many ways. - Modern arabalar birçok yönden eski olanlardan farklıdır.

yön
course

The flood diverted the course of the river. - Sel nehrin yönünü değiştirdi.

Of course you can trust me. Have I ever given you a bum steer before? - Elbette bana güvenebilirsin. Ben hiç daha önce seni yanlış yönlendirdim mi?

yön
path
yön
direction; side; aspect; way, respect, regard
yön
{i} trend

There's a trend these days towards small families. - Bu günlerde küçük ailelere doğru bir yönelim var.

rüzgâr yönünde
downwind
saat yönünde
clockwise
yön
bearing

I lost my bearings when I came out of the subway. - Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.

yön
{i} bearings

I lost my bearings when I came out of the subway. - Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.

yön
orientation

I'd love to be able to change my sexual orientation. - Cinsel yönelimimi değiştirebilmek isterim.

Your sexual orientation is not something you can change. - Cinsel yöneliminiz değiştirebileceğiniz bir şey değildir.

dere boyu yönünde
(Jeoloji) downstream
yön
quarter
yön
weather

We were rerouted because of weather. - Havadan dolayı yönümüzü değiştirdik.

yön
party

He had led the Republican Party with great success. - O, Cumhuriyetçi Parti'yi büyük bir başarı ile yönetti.

A farewell party was held for the executive who was retiring. - Emekli olan bir yönetici için bir veda partisi düzenlendi.

yön
streak
yön
rubric
yön
direction; quarter: O yöne doğru gitti. He went in that direction
yön
in terms of
yön
side, aspect; angle: Bu sorunun birkaç yönü var. There are several sides to this matter. Probleme o yönden bakmadım. I haven't looked at the problem from that angle
yön
regard
yön
facet
yön
directional
yön
side

Always look on the bright side of life. - Hayata her zaman olumlu yönden bak.

I just discovered the dark side of Tatoeba. - Tatoeba'nın karanlık yönünü kesinlikle keşfettim.

yön
respect

He's well respected for his management skills. - Yönetim becerilerinden dolayı ona oldukça saygı duyulur.

You are wrong in some respects. - Bazı yönlerden hatalısın.

yön
point of view line of thought, line: politik yönü belli olmayan biri someone whose political views are not readily apparent
yön
complexion
yön
sense

I have a good sense of direction, so I don't get lost. - Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.

Tom has no sense of direction. - Tom'un yön duyusu yok.

yön
channel
akıntı yönünde
downriver
akıntı yönünde
downstream

Tom floated downstream on a raft. - Tom bir salla akıntı yönünde batmadan yüzdü.

We canoed downstream. - Kanoyla akıntı yönünde yol aldık.

akışın ters yönünde
(Hukuk) upstream
güneybatı yönünde
southwestward
güneybatı yönünde olan
southwestward
güneydoğu yönünde
southeasterly
güneydoğu yönünde
southeastwards
keşişleme yönünde
southeastward
kuzey batı yönünde
northwestwardly
kuzeydoğu yönünde
northeastward
kuzeydoğu yönünde
northeast
pist yönünde taksileme
(Havacılık) taxi-out
rüzgâr yönünde
down the wind
rüzgâr yönünde
down wind
saat yelkovanının aksi yönünde
anticlockwise
saat yönünde
clockwise (CW)
saatin aksi yönünde
anticlockwise
saatin ters yönünde
counterclockwise (CCW)
yön
(Hukuk) aspect, trend
yönünde