Bu konu tartışılmaya değer.
- That topic is worth discussing.
İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
- Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
Onun bedelinin ne olduğunu biliyorum.
- I know what that's worth.
Birtakım Avrupa ülkelerinde geçerli para birimi avrodur. Simgesi € şeklindedir. Bir avro yaklaşık iki Türk lirası değerindedir.
- In several European countries, the current currency is the euro. Its symbol is €. One euro is worth about two Turkish lira.
Bir resim, bin sözcük değerindedir.
- An image is worth a thousand words.
Bu kitap övgüye layık.
- This book is worthy of praise.
Layık olduğunu düşündüğümüz kimseyi seçeceğiz.
- We will elect whoever we believe is worthy.
Bunun ne kadar değerli olduğunu düşünüyorsun?
- How much do you think this is worth?
Onun hayal edebileceğinden daha değerli bir yüzüğü var.
- She has a ring worth more than she can imagine.
Tom'un servet değeri ne kadar?
- How much is Tom's estate worth?
Dünyanın en zengin insanlarının toplam net serveti 2016 yılında % 18 artarak 7.67 trilyon dolara yükseldi.
- The total net worth of the world's richest people rose by 18% in 2016 to $7.67 trillion.
Bu yüzük ne kadar eder?
- How much is this ring worth?
Bu üç yüz dolar eder.
- It's worth three hundred dollars.
Amerika Birleşik Devletleri milyarlarca dolar değerinde yolcu uçakları ihraç etmektedir.
- The U.S. exports billions of dollars' worth of passenger airplanes.
O müzeyi ziyaret etmek faydalıdır.
- It is worthwhile visiting that museum.
Cleanliness is the virtue most worth having but one.
For, adds our erudite Friend, the Saxon weorthan equivalent to the German werden, means to grow, to become; traces of which old vocable are still found in the North-country dialects, as, ‘What is word of him?’ meaning ‘What is become of him?’ and the like. Nay we in modern English still say, ‘Woe worth the hour.’ {Woe befall the hour}.
I think you’ll find my proposal worth your attention.
This job is hardly worth the effort.