Şimdi bunun hakkında düşündüğüm zaman, bizim aile çok sefil bir hayat yaşadı.
- When I think about it now, our family lived a very miserable life.
Kendini sefil bir durumda bulacaksın.
- You'll find yourself in a miserable situation.
Bu perişan eski kilise ülkemizdeki en eski yapıdır.
- This miserable old church is the oldest building in our country.
Kate Chris'e baktı ve sonra onu görmezden geldi, bu onu perişan etti.
- Kate glanced at Chris and then ignored him, making him feel miserable.
Sana ne oldu? Berbat görünüyorsun.
- What happened to you? You look miserable.
Tom parktaki bankta oturuyor, berbat görünüyor.
- Tom is sitting on a park bench, looking miserable.
O zengin ama çok mutsuz.
- She's rich but miserable.
Ben sefil ve mutsuzdum.
- I was miserable and unhappy.
Tom biraz mutsuz görünüyor.
- Tom looks a little miserable.