worthless; mean; despicable; as, a miserable fellow; a miserable dinner

listen to the pronunciation of worthless; mean; despicable; as, a miserable fellow; a miserable dinner
İngilizce - Türkçe

worthless; mean; despicable; as, a miserable fellow; a miserable dinner teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

miserable
acınası
miserable
sefil

O yıllarca sefil bir hayat sürdürmek zorunda kaldı. - He had to lead a miserable life for many years.

Kendini sefil bir durumda bulacaksın. - You'll find yourself in a miserable situation.

miserable
{s} perişan

Ekonomi perişan durumdaydı. - The economy was in miserable condition.

O hayatımı perişan etti. - She made my life miserable.

miserable
{s} 1. çok kötü, berbat; çok mutsuz, insanı mutsuz eden, insanın keyfini kaçıran: I feel miserable. Kendimi çok kötü hissediyorum. What a
miserable
insanın keyfini kaçıran
miserable
{s} berbat

Tom parktaki bankta oturuyor, berbat görünüyor. - Tom is sitting on a park bench, looking miserable.

Sana ne oldu? Berbat görünüyorsun. - What happened to you? You look miserable.

miserable
içler acısı
miserable
sefalet
miserable
çok az (bir miktar)
miserable
insanı mutsuz eden
miserable
sefalet kokan
miserable
çok mutsuz

O zengin ama çok mutsuz. - She's rich but miserable.

miserable
sefalet çeken
miserable
mutsuz

Tom biraz mutsuz görünüyor. - Tom looks a little miserable.

Tom mutsuz görünüyordu. - Tom looked miserable.

miserable
çok kötü, berbat; çok mutsuz, insanı mutsuz eden, insanın keyfini kaçıran: I feel miserable. Kendimi çok kötü hissediyorum. What a
miserable
pek kötü
miserable
utanmaz
miserable
dertli
İngilizce - İngilizce
miserable
worthless; mean; despicable; as, a miserable fellow; a miserable dinner

    Heceleme

    worthless; mean; despicable; as, a mis·e·ra·ble fellow; a mis·e·ra·ble din·ner

    Telaffuz