Bence Tom'un yaptığı zahmete değer.
- I think what Tom is doing is worthwhile.
İnsanları mutlu eden şeyin ne olduğunu düşünmeye değer.
- It is worthwhile considering what it is that makes people happy.
Bu yararlı bir kitap.
- This is a worthwhile book.
Bence o yapılması yararlı bir şey.
- I think it's a worthwhile thing to do.
Bunun zaman harcamaya değer olduğunu düşünüyor musun? Öyle olduğunu sanmıyorum.
- Do you think it's worthwhile? I don't think so.
Başka bir dili okumak zordur ama zaman harcamaya değer.
- Studying another language is hard, but worthwhile.
Bu kitabı okumak gerçekten zamana değerdi.
- Reading this book was really worthwhile.
Tatlı suyun pahalı olduğu yerde suyu tuzdan arındırmak uğraşmaya değer.
- Desalination of water is worthwhile where fresh water is expensive.
Doing volunteer work to help others is truly worth one's while.
1. I made it worth the waiter's while to give us good service.
2. If you'll throw a few contracts my way, I'll make it worth your while.