Bugün hava dünkünden daha kötü.
- The weather today is worse than yesterday.
Derhal doktoru çağır, yoksa hasta daha kötü olacak.
- Send for the doctor at once, or the patient will get worse.
Rüzgar şiddetli esiyordu ve daha da kötüsü, yağmur yağmaya başladı.
- The wind was blowing violently, and to make matters worse, it began raining.
Hava karardı, ve daha da kötüsü, yolumuzu kaybettik.
- It grew dark, and what was worse, we lost our way.
Rüzgar şiddetli esiyordu ve daha da kötüsü, yağmur yağmaya başladı.
- The wind was blowing violently, and to make matters worse, it began raining.
Tom, Fransızcayı İngilizceden daha kötü konuşur.
- Tom speaks French worse than English.
Her şeyin daha beteri de vardır.
- It could always be worse.
Muhtemelen çok daha kötüsünü gördün.
- You've probably seen a lot worse.
Sen Tom'dan daha kötüsün.
- You're worse than Tom.
Her şeyin daha beteri de vardır.
- It could always be worse.
Bundan daha beter olabilir mi bilemiyorum!
- I don't know if it could get any worse than this!
Tom'un başı düşündüğümden daha çok dertte.
- Tom is in worse trouble than I thought.
Yalnız olmaktan daha kötü şeyler var.
- There are worse things than being alone.
Ben daha kötü şeyler duydum.
- I've heard of worse things.
Tom, John'dan daha kötü durumda.
- Tom is in worse shape than John.
Tom bundan çok daha kötü durumdaydı.
- Tom has been in far worse situations than this.
O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz.
- He is such a bad person that everybody dislikes him.
Dekorasyon kötü değil.
- The decorating isn't bad.
Biz her zaman olduğumuzdan daha yoksuluz.
- We're worse off now than we've ever been.
Şimdi daha önce olduğumuzdan daha yoksuluz.
- We're worse off now than before.
Boş mideyle içki içmek sağlığa zararlıdır.
- Drinking on an empty stomach is bad for your health.
Öğünler arasında yemek yeme sağlığınız için gerçekten zararlı mıdır?
- Is eating between meals really bad for your health?
Seninki de fena değil.
- Yours is not bad, either.
Elektronik sigaradan çıkan duman miktarı hiç fena değil.
- The amount of smoke that comes out of an electronic cigarette isn't bad at all.
Kötü koku beni rahatsız etti.
- The bad smell sickened me.
Tom beni rahatsız etmeyi bırakmadı.
- Tom wouldn't stop badgering me.
Benim kötü bir sert ensem var.
- I have a bad stiff neck.
Sahtekâr olma konusunda kötü bir üne sahiptir.
- He has a bad reputation of being dishonest.
Sahte para her zaman geri gelir.
- Bad money always comes back.
Tom emniyet kemerini takıyor olsaydı o kadar kötü yaralanmazdı.
- If Tom had been wearing his seat belt, he wouldn't have been injured so badly.
Bir konser sırasında konuşmak terbiyesizliktir.
- It's bad manners to talk during a concert.
Ağzın doluyken konuşmak terbiyesizliktir.
- It's bad manners to speak with your mouth full.
Kendimi Breaking Bad'in sonunun gülünç bir şekilde aceleye getirildiğini düşünmekten alıkoyamıyorum - yine de çok güzel bir dizi ama daha iyi olabilirdi.
- I can't help but feel like the ending of Breaking Bad was ridiculously rushed, still an amazing show but it could've been better.
Kel olmakla ilgili güzel şeylerden biri, asla kötü bir saçlı bir gününün olmamasıdır.
- One of the nice things about being bald is that you never have a bad hair day.
Dün berbat bir baş ağrım vardı. Bulunmama nedenim oydu.
- I had a bad headache yesterday. That was why I was absent.
Sırtımın alt tarafında berbat bir ağrım var.
- I have a bad pain in my lower back.
Karaciğer yemek sizin için kötü mü?
- Is eating liver bad for you?
Jose kendini kötü karakterli bir kişi olarak gösterdi.
- José showed himself to be a person of bad character.
Yalan söylemek çok kötü bir alışkanlıktır.
- Telling lies is a very bad habit.
Biz ona çok kötü davranırsak, haksızlık olur.
- It would be unfair if we treated him so badly.
Kötü haber söylendiğinde o ciddi görünüyordu.
- He looked grave when told the bad news.
Bozuk İngilizce dünyanın en yaygın dilidir.
- Bad English is the most widespread language in the world.
Tom'un yüzü kötü bir biçimde çürük.
- Tom's face is badly bruised.
Sepetteki bir çürük elma bütün sepeti çürütür
- One bad apple spoils the barrel.
Kötü hissediyordum, bu yüzden hastaneye kabul edildim. Fakat bende gerçekten sağlıksız bir şey olmadığı anlaşıldı.
- I felt bad, so I was admitted into the hospital. However, it turned out that there was nothing really wrong with me.
Tom'un son filmi şimdi yayınlandı. Adı Tatoeba: Hatalı ağ geçidi.
- Tom's latest movie just came out. It's called Tatoeba: Bad Gateway.
Derhal yatmaya gitsen iyi olur, yoksa soğuk algınlığın daha da kötüleşir.
- You had better go to bed right away, or your cold will get worse.
Koşullar sadece daha kötüleşecek.
- Things are only going to get worse.
Küfürlü dil, kötü bir kalbin işaretidir.
- The cursing tongue is an indication of a bad heart.
My son could do worse than grow up to be like you, Sir. (said to a man who just saved a few people from a burning house).
O daha önce olduğundan daha da kötü.
- It's even worse than it was before.
Göründüğünden daha da kötüdür.
- It's even worse than it looks.
Ted's car isn't running well. If worse comes to worst, he can take the bus to school.
Öğünler arasında yemek yeme sağlığınız için gerçekten zararlı mıdır?
- Is eating between meals really bad for your health?
Boş mideyle içki içmek sağlığa zararlıdır.
- Drinking on an empty stomach is bad for your health.
Paul bugün yatakta hasta. Çok kötü.
- Paul is sick in bed today. That's too bad.
Hastanede bir sürü hasta gördüm, onlardan bazıları kötü şekilde yaralanmıştı.
- I saw many patients at the hospital, some of whom were badly injured.
Aşağılık kompleksleri hakkında kötü şey onlara yanlış insanların sahip olması.
- The bad thing about inferiority complexes is that the wrong people have them.
Ona yanlışlıkla bağırdım ve kendimi gerçekten kötü hissettim.
- I yelled at him by mistake and I felt really bad.
Hava daha da kötüye gidiyordu.
- The weather was going from bad to worse.
İş daha da kötüye gitmeye devam ediyor.
- Business keeps going from bad to worse.
She was very ill last week but this week she’s worse.
Her leg is infected. Still worse, she's developing a fever.
His mood took a turn for the worse.
He drives worse than anyone I know.
Your exam results are worse than before.
If worse comes to worst, then these stock certificates will make fine wallpaper.
Knowing the real reasons for his action caused her to view them in a worse light.
Sorry, my bad!.
Do you think it is a bad idea to confront him directly?.
Divorce is usually a bad experience for everybody involved.
Did you see what he wrote on that guy's forehead? What a bad ass!.
A curious specimen of Gloucestershire dialect c»me out in an assault case heard by the Gloucester court magistrates on Saturday. One of the witnesses, speaking of what a girl was doing at the time the assault took place, said she was ' badding ' walnuts in a pigstye. The word is peculiarly provincial : to ' bad ' walnuts is to strip away the husk. The walnut, too, is often called » 'bannut,' and hence the old Gloucestershire phrase, ' Come an' bad the bannuts.'.
I didn't do too bad in the last exam.
Be careful. There are bad people in the world.
He is in bad need of a haircut.
These apples have gone bad.
You is sic] bad, man!.
For better or worse, he’s the president.
Its bark is worse than its bite.
... To make things worse, it's often fueled and driven by ...
... they would've been worse off. ...