Annesi onun hakkında endişeli.
- His mother is worried about him.
Öğretmen Tom'un sık sık sınıfta bulunmamasından endişeliydi.
- The teacher was worried by Tom's frequent absence from class.
İlk önce ben kızımın sağlığı hakkında çok kaygılıyım.
- First of all, I'm very worried about my daughter's health.
Gerçekten kaygılı görünüyorsun.
- You look really worried.
Salgın konusunda gereksiz yere endişeli olmak için hiçbir sebep yoktur.
- There is no reason to be unnecessarily worried about the outbreak.
Endişeli olmak elimde değil.
- I can't help being worried.
Endişelenmek için iyi bir nedenim var.
- I've got a good reason to be worried.
Sana sadece küçük bir şey gibi gelebilir, fakat Tom her şey hakkında gerçekten üzgün.
- It may seem like just a little thing to you, but Tom is really worried about the whole thing.
Tom, Mary'nin onun hakkında üzgün olmasından etkilenmişti.
- Tom was touched that Mary was worried about him.
... >>Lady Gaga: I guess they were worried for security. ...