Onun üzerinde çalışmak zorunda kalacağız.
- We'll have to work on that.
Şirket birleşmeler ve diğer fırsatlar üzerinde çalışmak için 25 yeni ortak ekledi.
- The firm has added 25 new associates to work on mergers and other deals.
Onun ülkesinde büyük nüfuzu var.
- He has great influence in his country.
O tür tapınak bütün Orta Doğuyu, özellikle Mısır'ı etkiledi.
- That type of temple influenced all of the Middle East, mainly Egypt.
Sanırım birlikte yaşamamız alışkanlıklarını etkiledi.
- I think that our living together has influenced your habits.
Neden onu etkilemek için çalışmalılar?
- Why should they try to influence him?
John's in the studio working on the plans for the new house.
Leave it to me. I'll try to work on the boss to give us the day off.
... They work on one platform. ...
... We have to work on a collaborative basis ' not because we're going to compromise our principle(s), ...