Bu hafta sonu bir araba almak zorundayım.
- I have to buy a car this weekend.
Saatimi kaybettim, bu yüzden bir tane almak zorundayım.
- I lost my watch, so I have to buy one.
İçeri girmeme izin vermek zorundasın.
- You have to let me in.
Onlarla konuşmama izin vermek zorundasın.
- You have to let me talk to them.
Tom ile birkaç dakika yalnız geçirmek istiyorum.
- I'd like to have a few minutes alone with Tom.
Çinli firmalar, dünya pazarını ele geçirmek için bir arayış başlattı.
- Chinese firms have embarked on a quest to conquer the world market.
Bir yerde içki içmek için dışarı çıkmak ister misiniz?
- Would you like to go out to have a drink somewhere?
Biraz su içmek istiyorum.
- I would like to have some water.
Windows ile eklentilere sahip olmak zorundasın,yoksa o dosyalarını okumaz.
- With Windows, you have to have extensions or it won't read your files.
Neyin doğru olduğuna inandığını açıkça söyleme cesaretine sahip olmalısın.
- You ought to have the courage to speak out what you believe to be right.
Windows ile eklentilere sahip olmak zorundasın,yoksa o dosyalarını okumaz.
- With Windows, you have to have extensions or it won't read your files.
Bu akşam yemekte benimle olmak ister misin?
- Would you like to have dinner with me tonight?
Ben ne zaman hile yaptım?
- When have I ever cheated?
Ben hile yapma niyetim yok. Konu ne?
- I have no intention of cheating. What's the point?
Böyle uygunsuz bir öneriyi kabul etmek zorunda değildin.
- You didn't have to accept such an unfair proposal.
Tom'un kabul etmekten başka hiç bir seçeneği olmayacak.
- Tom will have no choice but to agree.
Son zamanlarda, ekonominin hızla geliştiğine dair sinyaller bulunmaktadır.
- Recently, there have been signs that the economy is picking up steam.
Bayanlar ve Baylar, şu anda Tokyo Uluslararası Havaalanı'na inmiş bulunmaktayız.
- Ladies and Gentlemen, we have now landed at Tokyo International Airport.