Tom hatalarını isteyerek kabul eder.
- Tom readily admits his mistakes.
Tom onun yapmasını istediğimiz şeyi seve seve yapmaya söz verdi.
- Tom readily promised to do what we asked him to do.
Seve seve önerimi kabul etti.
- He readily agreed to my proposal.
Silahlara Amerikalılar tarafından kolayca erişilebilir.
- Guns are readily accessible to Americans.
Güzel konuşan bilim adamı kolayca tartışmaya katıldı.
- The eloquent scholar readily participated in the debate.
readily achievable.