O kolayca İngilizce yazıyor.
- He writes English with ease.
O beni kolayca kaldırdığı için şaşırdım.
- I was surprised because he lifted me up with ease.
O, kolaylıkla işi bitirdi.
- She finished the job with ease.
O, bilmeceyi kolaylıkla çözdü.
- She solved the puzzle with ease.
O, soğuk algınlığına kolayca yakalanır.
- She catches colds easily.
Askerler isyanı kolayca bastırdı.
- The troops easily put down the rebellion.
Yarına kadar rahatça bekleyebilirim.
- I can easily wait till tomorrow.
Arzu ettiğini kolaylıkla alabildi.
- She managed to get what she desired easily.
O, evini kolaylıkla bulabildi.
- He could find her house easily.
... And the relative ease with which television ...
... and that's a decision that is ease their financial stress and boosted their ...