Yolda birçok hayvan gördü.
- She saw a lot of animals on the road.
Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir.
- A lot of English words are derived from Latin.
Bob o konuyu derin derin düşündü.
- Bob thought deeply about that matter.
Tom Mary'nin gözlerine derin derin baktı.
- Tom gazed deeply into Mary's eyes.
Deniz kendi kendine derinleşecek.
- The sea will turn deep by itself.
Derin deniz fobisine sahip misin?
- Do you have deep sea phobia?
Onun ne de çok kitabı var!
- What a lot of books he has!
Ailesini çok endişelendirdi.
- He caused his parents a lot of anxiety.
Onun romanları benim için çok anlaşılmazdır.
- His novels are too deep for me.
Yaşamlarımızı büyük sevgiden ve derin kederden daha yoğun bir şekilde yaşamayız.
- We never experience our lives more intensely than in great love and deep sorrow.
Son zamanlarda, uzaktan eğitim hakkında bir çok konuşma vardı.
- Recently, there's been a lot of talk about distance education.
Bu kitabı iyi biliyor gibisin; Kitaptan bir çok alıntı yapıyorsun.
- You seem to know this book very well; you use a lot of quotations from it.
Tom'un pes bir sesi var.
- Tom has a deep voice.
Onlar ona yürekten hayrandır.
- They admire her deeply.
Sana yürekten âşığım.
- I'm deeply in love with you.
He wants to make gobs of money selling cassettes.
... >>Taylor Swift: Like, and so there's been a lot of costume stuff going on lately on ...
... A lot of us are -- parents came from someplace else, ...