Batman, Robin ile arkadaştır.
- Batman is friends with Robin.
Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın.
- You must not write a letter with a pencil.
Az param var. Bununla birlikte seninle mutluyum.
- I have a little money. With you and this, I am happy.
Bu işi bitirir bitirmez seninle birlikte olacağım.
- I'll be with you as soon as I finish this job.
Onunla beraber olduğun sürece mutlu olamazsın.
- As long as you are with him, you can't be happy.
Dün kardeşlerim ve arkadaşlarım beraber süper bir akşam geçirdik ve mangal da çok iyidi.
- We had a great evening yesterday with my brothers and my friends, and the barbecue was very good, too.
Benim yanımda şemsiyem vardı fakat arkadaşımın yoktu.
- I had an umbrella with me but my friend did not.
Yanımda neredeyse hiç param yok.
- I have hardly any money with me.
Yanında bozuk para var mı?
- Do you have small change with you?
Ben, bu tartışmada onların yanında yer aldım.
- I took sides with them in the argument.
Herkese karşı kaba davranamazsın ve sonsuza dek onun yanına kalacağını bekleyemezsin.
- You can not be rude to everyone and expect to get away with it forever.
Tom neredeyse yanına bir şemsiye almayı unutuyordu.
- Tom almost forgot to take an umbrella with him.
Cumartesi günü benimle bir oyunun canlı performansını görmek ister misin?
- Would you like to see a live performance of a play with me Saturday?
Kedi canlı bir fare ile oynuyordu.
- The cat was playing with a live mouse.
Leyla, Sami ile beraber uyuşturucu kullanıyordu.
- Layla was doing drugs with Sami.
Emily ile beraber gitmek istiyorum.
- I want to go together with Emily.
Tom, Mary ile e-posta vasıtasıyla bağlantı kurabilir.
- Tom can get in touch with Mary by email.
O, onu benim yardımım vasıtasıyla yapıyor.
- He is doing it with my help.
Tom, gribi yüzünden yatakta.
- Tom is in bed with the flu.
Tom ateş yüzünden yatakta.
- Tom is in bed with a fever.
Kazağı üzerinde uyuyakaldı.
- She fell asleep with her sweater on.
Tom masanın üzerindeki yemeği birkaç dakika içinde yemiş.
- Within a few minutes Tom had eaten up all the food on the table.
Sen tamamen ödevlerin aracılığıyla mısın?
- Are you completely through with your homework?
Her şey onun aracılığıyla var oldu ve var olan hiçbir şey onsuz olmadı.
- All things were made by him; and without him was not any thing made that was made.
Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.
- Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource.
Televizyonda, yüzünde ciddi bir görünümü olan birisi ülkemizin geleceği ile ilgili sorunlar hakkında konuşuyor.
- On TV someone with a serious look on his face is talking about the problems of our country's future.
Bunun üzerine Tom'a yardım edemeyiz.
- We can't help Tom with that.
Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir?
- If God is with us, then who can be against us?
Eğer istiyorsan bizimle birlikte gelebilirsin.
- Come along with us if you like.
Seninle seyahat etmek istiyorum.
- I want to travel with you.
Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.
- I like living with you.
Çok sayıda tutucu Amerikalı onunla aynı fikirdeler.
- Many conservative Americans agreed with him.
Onunla sinemaya gitmeye çekindim.
- I hesitated to go to the movie with him.
Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
- Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
Benimle dans etmek ister misin?
- Would you like to dance with me?
Bu bağlamda, ben tamamen sizinle aynı fikirdeyim.
- In that respect, I agree with you completely.
Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
- I agree with you to a degree.
Yeteneğin sayesinde çok para kazanabilmelisin.
- With your talent, you should be able to make a lot of money.
Yardımın sayesinde başarabildim.
- With your help, I could succeed.
Biz kaza nedeniyle nadir bir durumla karşılaştık.
- We were faced with an unusual situation because of the accident.
Hastalık nedeniyle ödevimde erkek kardeşime yardım ettirmek zorunda kaldım.
- I had to have my brother help me with my homework due to illness.
Bence herkes biraz pişmanlık ile kendi çocukluğuna geri bakar.
- I think everyone looks back on their childhood with some regret.
Sonunda, Almanlar geri çekilmeye zorlandı.
- In the end, the Germans were forced to withdraw.
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
İnsanlar birbirlerine karşı dürüst olmalı.
- People should be honest with one another.
Bununla ilgili bir sorun görmüyorum.
- I don't see a problem with this.
Bununla bir sorunun var mı?
- Do you have a problem with this?
We are with you all the way.
And keep each other company in spite, / As rivals in your common mistress, fame, / And with faint praises one another damn;.
I am fain to dine and sup with water and bran.
Many hatchets, knives, & pieces of iron, & brass, we see, which they reported to have from the Sasquesahanocks a mighty people, and mortal enemies with the Massawomecks.
You're either with us or you're against us.
- You are either with us, or against us.
If you're not with us, you're against us.
- If you're not with us then you're against us.
She owns a motorcycle with a sidecar.
He went with his friends.
With her they flourish'd, and with her they die.
He was sick and lame of the scurvy, so as he could but lie in the cabin-door, and give direction, and, it should seem, was badly assisted either with mate or mariners.
Jack is sick today and doesn't really seem with it.
I am often confused with my brother.
- I'm often confused with my brother.
In Ankara, I made clear that America is not – and never will be – at war with Islam. We will, however, relentlessly confront violent extremists who pose a grave threat to our security.
- In Ankara, I made clear that the United States is not – and never will be – at war with Islam. We will, however, relentlessly confront violent extremists who pose a grave threat to our security.