Lütfen bir dolmakalem ile yaz.
- Please write with a pen.
Batman, Robin ile arkadaştır.
- Batman is friends with Robin.
Kızı onunla birlikte herhangi bir yere gitmeye isteklidir.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Az param var. Bununla birlikte seninle mutluyum.
- I have a little money. With you and this, I am happy.
Tom'la beraber kalıyorum.
- I'm sticking with Tom.
Bu biraz farklı bir şeydi ve beraber takıldığım insanlar bunlardan takıyordu.
- It's something a bit different and the people I was hanging around with wore them.
Yanımda neredeyse hiç param yok.
- I have almost no money with me.
Yanımda neredeyse hiç param yok.
- I have hardly any money with me.
O her gün şemsiyesini yanında taşır.
- He carries his umbrella about with him every day.
Ne yazık ki yanında sadece beş dolar vardı.
- Unfortunately she only had five dollars with her.
Tom neredeyse yanına bir şemsiye almayı unutuyordu.
- Tom almost forgot to take an umbrella with him.
Herkese karşı kaba davranamazsın ve sonsuza dek onun yanına kalacağını bekleyemezsin.
- You can not be rude to everyone and expect to get away with it forever.
Benimle Lady Gaga'nın bir canlı konserini seyretmeye gitmek isteyen biri varmı?
- Is there anybody who would like to go see a live concert of Lady Gaga with me?
Ben özellikle bu canlı portreden memnunum.
- I am pleased with this vivid portrait in particular.
Boston'a Mary ile beraber giden kişi Tom'dur.
- Tom is the one who went to Boston with Mary.
Leyla, Sami ile beraber uyuşturucu kullanıyordu.
- Layla was doing drugs with Sami.
O, onu benim yardımım vasıtasıyla yapıyor.
- He is doing it with my help.
Tom, Mary ile e-posta vasıtasıyla bağlantı kurabilir.
- Tom can get in touch with Mary by email.
Yer partiden kalanlar yüzünden dağınıktı: Yırtık gürültüyapıcılar, kırışık parti şapkaları, ve kirli Power Ranger tabakları.
- The floor was strewn with party favors: torn noisemakers, crumpled party hats, and dirty Power Ranger plates.
Tom ateş yüzünden yatakta.
- Tom is in bed with a fever.
Tom masanın üzerindeki yemeği birkaç dakika içinde yemiş.
- Within a few minutes Tom had eaten up all the food on the table.
Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
- Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
Maria yatalaktı. Dışarıdaki dünyayla tek irtibatı televizyon yayınları aracılığıyla oluyordu.
- Maria was bedridden. The only contact she had with the outside world was via the TV broadcasts.
Sen tamamen ödevlerin aracılığıyla mısın?
- Are you completely through with your homework?
Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.
- Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource.
Televizyonda, yüzünde ciddi bir görünümü olan birisi ülkemizin geleceği ile ilgili sorunlar hakkında konuşuyor.
- On TV someone with a serious look on his face is talking about the problems of our country's future.
Bunun üzerine Tom'a yardım edemeyiz.
- We can't help Tom with that.
Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir?
- If God is with us, then who can be against us?
Sen bizimle Beyaz Saray'a kadar gelecek yeni köpek yavrusu kazandın.
- And you have earned the new puppy that's coming with us … to the White House.
Seninle seyahat etmek istiyorum.
- I want to travel with you.
Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.
- I like living with you.
Kızı onunla birlikte herhangi bir yere gitmeye isteklidir.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Onunla sinemaya gitmeye çekindim.
- I hesitated to go to the movie with him.
Bu akşam yemekte benimle olmak ister misin?
- Would you like to have dinner with me tonight?
Mağazaya benimle gelecek misin?
- Will you come with me to the store?
Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
- I agree with you to a degree.
Bu bağlamda, ben tamamen sizinle aynı fikirdeyim.
- In that respect, I agree with you completely.
Yardımın sayesinde başarabildim.
- With your help, I could succeed.
Yeteneğin sayesinde çok para kazanabilmelisin.
- With your talent, you should be able to make a lot of money.
Biz kaza nedeniyle nadir bir durumla karşılaştık.
- We were faced with an unusual situation because of the accident.
Tom soğuk algınlığı nedeniyle hastalandı ve okula gidemedi.
- Tom came down with a cold and couldn't go to school.
Bence herkes biraz pişmanlık ile kendi çocukluğuna geri bakar.
- I think everyone looks back on their childhood with some regret.
Sonunda, Almanlar geri çekilmeye zorlandı.
- In the end, the Germans were forced to withdraw.
Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
- All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
Bununla ilgili bir sorun görmüyorum.
- I don't see a problem with this.
Ben bununla ilgilenmiyorum.
- I am not concerned with this.
We are with you all the way.
And keep each other company in spite, / As rivals in your common mistress, fame, / And with faint praises one another damn;.
I am fain to dine and sup with water and bran.
Many hatchets, knives, & pieces of iron, & brass, we see, which they reported to have from the Sasquesahanocks a mighty people, and mortal enemies with the Massawomecks.
You are either with us, or against us.
- You're either with us or against us.
If you're not with us, you're against us.
- If you're not with us then you're against us.
She owns a motorcycle with a sidecar.
He went with his friends.
With her they flourish'd, and with her they die.
He was sick and lame of the scurvy, so as he could but lie in the cabin-door, and give direction, and, it should seem, was badly assisted either with mate or mariners.
Jack is sick today and doesn't really seem with it.
I am often confused with my brother.
- I'm often confused with my brother.
In Ankara, I made clear that America is not – and never will be – at war with Islam. We will, however, relentlessly confront violent extremists who pose a grave threat to our security.
- In Ankara, I made clear that the United States is not – and never will be – at war with Islam. We will, however, relentlessly confront violent extremists who pose a grave threat to our security.