Batman, Robin ile arkadaştır.
- Batman is friends with Robin.
Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın.
- You must not write a letter with a pencil.
Bu işi bitirir bitirmez seninle birlikte olacağım.
- I'll be with you as soon as I finish this job.
Kızı onunla birlikte herhangi bir yere gitmeye isteklidir.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Bu biraz farklı bir şeydi ve beraber takıldığım insanlar bunlardan takıyordu.
- It's something a bit different and the people I was hanging around with wore them.
Tom Mary ile beraber çıkmamı öneren kişiydi.
- Tom was the one who suggested that I go out with Mary.
Ben dışarıya giderken yanımda bir şemsiye alırım.
- I take an umbrella with me when I go out.
Yanımda çok fazla nakit taşımam.
- I don't carry much cash with me.
Ne yazık ki yanında sadece beş dolar vardı.
- Unfortunately she only had five dollars with her.
Yanında bozuk para var mı?
- Do you have small change with you?
Herkese karşı kaba davranamazsın ve sonsuza dek onun yanına kalacağını bekleyemezsin.
- You can not be rude to everyone and expect to get away with it forever.
Tom böyle bir şey yapamaz ve yanına kar kalmaz.
- Tom can't do such a thing and get away with it.
Ben özellikle bu canlı portreden memnunum.
- I am pleased with this vivid portrait in particular.
Cumartesi günü benimle bir oyunun canlı performansını görmek ister misin?
- Would you like to see a live performance of a play with me Saturday?
Emily ile beraber gitmek istiyorum.
- I want to go together with Emily.
Merhaba çocuklar, ben Tom'um ve Mary ile beraber buradayım.
- Hello guys, I'm Tom and I'm here with Mary.
Tom, Mary ile e-posta vasıtasıyla bağlantı kurabilir.
- Tom can get in touch with Mary by email.
O, onu benim yardımım vasıtasıyla yapıyor.
- He is doing it with my help.
Oyuncuların çoğu grip yüzünden keyifsiz oldukları için koç oyunu iptal etti.
- The coach called off the game because many of the players were down with the flu.
Tom ateş yüzünden yatakta.
- Tom is in bed with a fever.
Kazağı üzerinde uyuyakaldı.
- She fell asleep with her sweater on.
Amerika Birleşik Devletleri ve Çin gibi farklı dilleri olan iki güçlü devlet ilköğretim okullarında Esperanto deneysel öğretimi üzerinde anlaşmaya varsalardı ne olurdu?
- What would happen if two powerful nations with different languages - such as United States and China - would agree upon the experimental teaching of Esperanto in elementary schools?
Sen tamamen ödevlerin aracılığıyla mısın?
- Are you completely through with your homework?
Her şey onun aracılığıyla var oldu ve var olan hiçbir şey onsuz olmadı.
- All things were made by him; and without him was not any thing made that was made.
Televizyonda, yüzünde ciddi bir görünümü olan birisi ülkemizin geleceği ile ilgili sorunlar hakkında konuşuyor.
- On TV someone with a serious look on his face is talking about the problems of our country's future.
Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.
- Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource.
Bunun üzerine Tom'a yardım edemeyiz.
- We can't help Tom with that.
Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
- In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
Bizimle gelmek ister misiniz?
- Do you want to come with us?
Seninle Fransızca kullanmayı bıraktım.
- I've quit using French with you.
Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.
- I like living with you.
Onunla sinemaya gitmeye çekindim.
- I hesitated to go to the movie with him.
Onunla beraber olduğun sürece mutlu olamazsın.
- As long as you are with him, you can't be happy.
Benimle dans etmek ister misin?
- Would you like to dance with me?
Bu akşam yemekte benimle olmak ister misin?
- Would you like to have dinner with me tonight?
Herkes sizinle aynı fikirde.
- Everybody agrees with you.
Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
- I agree with you to a degree.
Yeteneğin sayesinde çok para kazanabilmelisin.
- With your talent, you should be able to make a lot of money.
Yardımın sayesinde başarabildim.
- With your help, I could succeed.
Tom soğuk algınlığı nedeniyle hastalandı.
- Tom came down with a cold.
Biz kaza nedeniyle nadir bir durumla karşılaştık.
- We were faced with an unusual situation because of the accident.
O bir hafta içinde geri dönecek.
- She will be back within a week.
Bence herkes biraz pişmanlık ile kendi çocukluğuna geri bakar.
- I think everyone looks back on their childhood with some regret.
Yenisiyle karşılaştırıldığında benim arabam külüstür gözüküyor.
- My car looks shabby in comparison with his new one.
Tiyatroda öğretmenimle karşılaştım.
- I met with my teacher in the theater.
Bununla bir sorunun var mı?
- Do you have a problem with this?
Ben bununla ilgilenmiyorum.
- I am not concerned with this.
We are with you all the way.
And keep each other company in spite, / As rivals in your common mistress, fame, / And with faint praises one another damn;.
I am fain to dine and sup with water and bran.
Many hatchets, knives, & pieces of iron, & brass, we see, which they reported to have from the Sasquesahanocks a mighty people, and mortal enemies with the Massawomecks.
You are either with us, or against us.
- You're either with us or against us.
If you're not with us, you're against us.
- If you're not with us then you're against us.
She owns a motorcycle with a sidecar.
He went with his friends.
With her they flourish'd, and with her they die.
He was sick and lame of the scurvy, so as he could but lie in the cabin-door, and give direction, and, it should seem, was badly assisted either with mate or mariners.
Jack is sick today and doesn't really seem with it.
I am often confused with my brother.
- I'm often confused with my brother.
In Ankara, I made clear that America is not – and never will be – at war with Islam. We will, however, relentlessly confront violent extremists who pose a grave threat to our security.
- In Ankara, I made clear that the United States is not – and never will be – at war with Islam. We will, however, relentlessly confront violent extremists who pose a grave threat to our security.