Bilim yaş ile otomatik olarak gelmez.
- Wisdom does not automatically come with age.
Lütfen bir dolmakalem ile yaz.
- Please write with a pen.
Bu işi bitirir bitirmez seninle birlikte olacağım.
- I'll be with you as soon as I finish this job.
Az param var. Bununla birlikte seninle mutluyum.
- I have a little money. With you and this, I am happy.
Tom Mary ile beraber çıkmamı öneren kişiydi.
- Tom was the one who suggested that I go out with Mary.
Onunla beraber olduğun sürece mutlu olamazsın.
- As long as you are with him, you can't be happy.
Yanımda çok fazla nakit taşımam.
- I don't carry much cash with me.
Ben dışarıya giderken yanımda bir şemsiye alırım.
- I take an umbrella with me when I go out.
Yanında bozuk para var mı?
- Do you have small change with you?
Ben, bu tartışmada onların yanında yer aldım.
- I took sides with them in the argument.
Herkese karşı kaba davranamazsın ve sonsuza dek onun yanına kalacağını bekleyemezsin.
- You can not be rude to everyone and expect to get away with it forever.
Tom neredeyse yanına bir şemsiye almayı unutuyordu.
- Tom almost forgot to take an umbrella with him.
O, arkadaş canlısı kahverengi gözlerle bana gülümsedi.
- She smiled at me with friendly brown eyes.
Ben özellikle bu canlı portreden memnunum.
- I am pleased with this vivid portrait in particular.
Emily ile beraber gitmek istiyorum.
- I want to go together with Emily.
Merhaba çocuklar, ben Tom'um ve Mary ile beraber buradayım.
- Hello guys, I'm Tom and I'm here with Mary.
Tom, Mary ile e-posta vasıtasıyla bağlantı kurabilir.
- Tom can get in touch with Mary by email.
O, onu benim yardımım vasıtasıyla yapıyor.
- He is doing it with my help.
Yer partiden kalanlar yüzünden dağınıktı: Yırtık gürültüyapıcılar, kırışık parti şapkaları, ve kirli Power Ranger tabakları.
- The floor was strewn with party favors: torn noisemakers, crumpled party hats, and dirty Power Ranger plates.
Oyuncuların çoğu grip yüzünden keyifsiz oldukları için koç oyunu iptal etti.
- The coach called off the game because many of the players were down with the flu.
Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
- Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
Amerika Birleşik Devletleri ve Çin gibi farklı dilleri olan iki güçlü devlet ilköğretim okullarında Esperanto deneysel öğretimi üzerinde anlaşmaya varsalardı ne olurdu?
- What would happen if two powerful nations with different languages - such as United States and China - would agree upon the experimental teaching of Esperanto in elementary schools?
Her şey onun aracılığıyla var oldu ve var olan hiçbir şey onsuz olmadı.
- All things were made by him; and without him was not any thing made that was made.
Maria yatalaktı. Dışarıdaki dünyayla tek irtibatı televizyon yayınları aracılığıyla oluyordu.
- Maria was bedridden. The only contact she had with the outside world was via the TV broadcasts.
Bu konu ile ilgili olarak söyleyeceğin bir şey var mı?
- Do you have anything to say with regard to this matter?
O şirketin yeni bilgisayar mimarisi ile ilgili bir sorun vardı. Onlar şimdi bir iptal çılgınlığını gözden geçirecekler.
- There was a problem with the architecture of that company's new computer. They're going through a recall frenzy right now.
Bunun üzerine Tom'a yardım edemeyiz.
- We can't help Tom with that.
Bizimle gelmek ister misiniz?
- Do you want to come with us?
Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir?
- If God is with us, then who can be against us?
Endişelenme. Ben seninle kalacağım.
- Don't worry. I'll stay with you.
Seninle Fransızca kullanmayı bıraktım.
- I've quit using French with you.
Kızı onunla birlikte herhangi bir yere gitmeye isteklidir.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Onunla sinemaya gitmeye çekindim.
- I hesitated to go to the movie with him.
Mağazaya benimle gelecek misin?
- Will you come with me to the store?
Bu akşam yemekte benimle olmak ister misin?
- Would you like to have dinner with me tonight?
Sizinle yaşamayı seviyorum.
- I love living with you.
Bu bağlamda, ben tamamen sizinle aynı fikirdeyim.
- In that respect, I agree with you completely.
Yeteneğin sayesinde çok para kazanabilmelisin.
- With your talent, you should be able to make a lot of money.
Yardımın sayesinde başarabildim.
- With your help, I could succeed.
Hastalık nedeniyle ödevimde erkek kardeşime yardım ettirmek zorunda kaldım.
- I had to have my brother help me with my homework due to illness.
Tom soğuk algınlığı nedeniyle hastalandı ve okula gidemedi.
- Tom came down with a cold and couldn't go to school.
O bir hafta içinde geri dönecek.
- She will be back within a week.
Bence herkes biraz pişmanlık ile kendi çocukluğuna geri bakar.
- I think everyone looks back on their childhood with some regret.
Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
- All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
Yenisiyle karşılaştırıldığında benim arabam külüstür gözüküyor.
- My car looks shabby in comparison with his new one.
Ben bununla ilgilenmiyorum.
- I am not concerned with this.
Bununla ilgili bir sorun görmüyorum.
- I don't see a problem with this.
We are with you all the way.
And keep each other company in spite, / As rivals in your common mistress, fame, / And with faint praises one another damn;.
I am fain to dine and sup with water and bran.
Many hatchets, knives, & pieces of iron, & brass, we see, which they reported to have from the Sasquesahanocks a mighty people, and mortal enemies with the Massawomecks.
You're either with us or you're against us.
- You are either with us, or against us.
If you're not with us, you're against us.
- If you're not with us then you're against us.
She owns a motorcycle with a sidecar.
He went with his friends.
With her they flourish'd, and with her they die.
He was sick and lame of the scurvy, so as he could but lie in the cabin-door, and give direction, and, it should seem, was badly assisted either with mate or mariners.
Jack is sick today and doesn't really seem with it.
Happy is the man who is contented with his lot.
- Happy is the man who is content with his lot.
I am often confused with my brother.
- I'm often confused with my brother.