O kanatlı bir atın üzerinde uçuyor.
- He's flying on a winged horse.
Kanatlarım olsa, sana uçarım.
- If I had wings, I would fly to you.
Uçmak için kanatlarım olsaydı, onu kurtarmaya giderdim.
- If I had wings to fly, I would have gone to save her.
Hastanenin üç ek binası var.
- The hospital has three wings.
Tom bana kol kanat gerdi.
- Tom took me under his wing.
O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.
- She took me under her wing and taught me everything she knew.
Hiç bir kılıç kırlangıcı gördünüz mü?
- Have you ever seen a swift?
Onu kanadından vurmak zorunda kalacağım.
- I'll have to wing it.
Ebabil Apodidae ailesinin küçük bir göçmen kuşudur.
- The swift is a small migratory bird of the family Apodidae.
Kuşlar, uçmak için kanatlarını çırparlar.
- Birds flap their wings to fly.
Uçmak için kanatlarım olsaydı, onu kurtarmaya giderdim.
- If I had wings to fly, I would have gone to save her.
Tanrı uçmamızı isteseydi, bize kanat verirdi.
- If God had meant us to fly, he'd have given us wings.
Hiçbir kuş gereğinden çok yükseğe uçmaz, eğer ki kendi kanatlarıyla uçuyorsa.
- No bird soars too high if he soars with his own wings.
US A larger formation of two or more groups, which in turn control two or more squadrons.