İş benim için en önemlisi.
- Arbeit ist mir das Wichtigste.
Özür dilerim, sinir ediyorsam. Fakat benim için önemlisin.
- Entschuldige, wenn ich nerve. Aber du bist mir wichtig.
Park oldukça büyüktür; Çok sayıda ağaçları ve çok sayıda çiçekleri vardır.
- This park is pretty big; it has a lot of trees and many flowers.
Hatalı olduğunuzu kabul ettiğiniz için çok büyüksünüz.
- It's very big of you to admit you're wrong.
O, cüsseli, yavaş hareket eden bir adamdı.
- He was a big, slow-moving man.
Cüsseli erkekler her zaman güçlü değildir.
- Big men are not always strong.
Niçin o kadar mühim bir şeyi söylemek için beni uyandırdın? Şimdi, asla işime konsantre olamayacağım.
- Why did you wake me up to tell me something that big? Now, I'll never be able to concentrate on my work!
Tokyo çok büyük bir şehirdir.
- Tokyo is a very big city.
Japonya'da, Biwa gölünden daha büyük bir göl yoktur.
- In Japan, there is no lake bigger than Lake Biwa.
Sami büyük bir şehre gitmek ve zengin ve de ünlü olmak istedi.
- Sami wanted to go to a big city and be rich and famous.
Mary'nin iri kahverengi gözleri var.
- Mary has big brown eyes.
Ken'in köpeği çok iri.
- Ken's dog is very big.
I wish I could care more about my grades but it seems that, at a certain point of my life, I decided they wouldn't be so important anymore.
- Ich wünschte, ich könnte mir mehr aus Noten machen, aber scheinbar habe ich an einem gewissen Punkt in meinem Leben entschieden, dass es nicht mehr so wichtig sei.
Creativity is an important aspect for the development of human.
- Die Kreativität ist ein wichtiger Aspekt für die Entwicklung des Menschen.