Sürüş sırasında elde tutulan bir cep telefonu ile konuşmanın büyük cezaları vardır.
- There are big fines for talking on a hand-held mobile phone while driving.
Kamp gezisi sırasında, Tom dizanteri oldu.
- While on the camping trip, Tom got dysentery.
O, Japonya'da iken kasaba kasaba dolaştı.
- He went about from town to town while he was in Japan.
Eşi ameliyatta iken, ben ona eşlik ettim.
- I kept him company while his wife was in surgery.
Söylediklerini anlamama karşın, öyle yapamıyorum.
- While I understand what you are saying, I cannot do accordingly.
Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
- While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
İngilizce sevmesine rağmen, o, matematikte zayıftır.
- While he likes English, he is weak in mathematics.
O her zaman duş alırken şarkı söyler.
- He always sings while having a shower.
O,her zaman çalışmaya devam etti.
- He kept on working all the while.
Lütfen sürüş esnasında sürücüyle konuşmayın.
- Please do not talk to the driver while he's driving.
Tom okul için hazırlık yaparken, ben de kahvaltımı bitirdim.
- I finished eating breakfast while Tom was getting ready for school.
Annesi masayı hazırlarken Tom spagetti sosunu karıştırdı.
- Tom stirred the spaghetti sauce while his mother set the table.
Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.
- While there is life, there is hope.
Soruyu bir süre düşünüp taşındı.
- She pondered the question for a while.
Limonlar karşılıksız bir aşk anlamına gelirken portakallar mutlu bir aşk anlamına gelir,
- Oranges signify a happy love, while lemons - an unrequited one.
Eve gelirken onu gördüm fakat o beni görmemiş gibi davrandı.
- While I was coming home I saw him, but he pretended that he hadn't seen me.
Neden yaptığımı bitirinceye kadar burada beklemiyorsun?
- Why don't you wait here while I finish what I'm doing?
Sadece bir süre burada dinlenelim, ayaklarım o kadar çok ağrıyor ki yürüyemiyorum.
- Let's just rest here for a little while, my feet are aching so much I can't walk.
O dükkana giderken köpeğini ağaca bağladı
- He tied his dog up to the tree while he went into the store.
Ayakkabılarımı bağlarken bunu tut.
- Hold this while I tie my shoes.
Bazen yeni şeyleri denemek iyidir.
- It's good to try new things once in a while.
Tom kısa sürede ziyaret edecek.
- Tom is coming over in a little while.
Kısa süre içinde seni aramadığım için üzgünüm.
- I'm sorry I haven't called you in a while.
Sadece kitap okumayın. ara sıra dışarı gidin ve biraz egzersiz yapın.
- Don't just read books. Go outside once in a while and get some exercise.
Ara sıra sinemaya giderim.
- I go to the movies once in a while.
Bu gerçekten biraz vakit alacak.
- It's just going to take a while.
Beklerken, dergi okuyarak vakit geçirdi.
- She killed time reading a magazine while she waited.
This case, while interesting, is a bit frustrating.
He lectured for quite a long while.
I'll wait while you've finished painting.