Kardeşim orduya katılmak istedi ama bir kalp rahatsızlığı nedeniyle hizmet etmek için uygun olmadığına karar verildi.
- My brother wanted to join the army but because of a heart condition he was judged unfit to serve.
Biz, birbirlerimizle kalp-kalbe bir konuşma yaptık.
- We had a heart-to-heart talk with each other.
O, yürek parçalayan bir hikaye idi.
- It was a heartbreaking story.
O konuklarını yürekten ağırladı.
- She gave her guests a hearty reception.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
O canı gönülden yaptı.
- He put all his heart and soul into it.
Ona gerçeği söyleyecek cesaretim yoktu.
- I didn't have the heart to tell him the truth.
Şimdi cesaretini kaybetme.
- Don't lose heart now.
Benim kötü bir kalbim var. Koroner arter hastalığı.
- I've got a bad heart: coronary artery disease.
Korku kalbime süzüldü ve orada yerleşti.
- Fear crept into my heart and settled there.
Çok sayıda destek mektubu üzgün kalbimi rahatlattı.
- Many letters of encouragement refreshed my sad heart.
Çok üzgündü ve kendini astı.
- He was heartbroken and hanged himself.
I heart you (I love you).
Ama aşk kalbinizi kırabilir.
- But love can break your heart.
Zeki bir adam bir kadını derinden sevse bile, ona olan aşkını asla göstermez, ama sadece onu yüreğinde tutar.
- Even if an intelligent man loves a woman deeply, he will never show his love to her, but merely keep it in his heart.