Sami'nin Leyla'yı öldürmek için bol zaman ve bol fırsatı vardı.
- Sami had ample time and ample opportunity to kill Layla.
Niçin bol zaman olduğunu söylemeyi sürdürüyorsun?
- Why do you keep saying there's ample time?
On milyon yen proje için yeterli olacaktır.
- Ten million yen will be ample for the project.
Çatı katında geniş bir oda var.
- There's ample room in the attic.
Bu ürün için geniş bir pazar var.
- There is an ample market for this product.
Sydney is far from here.
- Sydney ist weit von hier.
I want a boat that'll take me far away from here.
- Ich wünsche mir ein Boot, das mich weit weg von hier bringt.
This is by far the best of all.
- Dies ist bei Weitem das Beste.
You are by far the best swimmer of us all.
- Du bist bei weitem der beste Schwimmer von uns allen.
Colds are prevalent this winter.
- Diesen Winter sind Erkältungen weit verbreitet.