Onun asla cesareti eksik değil.
- He is by no means wanting in courage.
Tekerlekli sandalyede seninle konuşmak isteyen bir kadın var.
- There's a woman in a wheelchair wanting to talk to you.
Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?
- Is there anyone else wanting to eat?
Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
- They want to choose their mates by their own will.
Müşterilerimizin istek ve gereksinimlerini karşılamayı amaçlıyoruz.
- We aim to satisfy our customers' wants and needs.
Bir adam kral olmak istediğine karar verir; çok geçmeden bu arzunun sonucu olarak binlerce insan ölür.
- A man decides he wants to be king; thousands of people die shortly thereafter as a result of this desire.
Başkalarına yardım etmeyi istemeye doğal bir arzumuz var.
- We have a natural desire to want to help others.
Elektrik ve su olmadan hayat olmaz.
- There is no life without electricity and water.
Televizyon olmadan yaşayamam.
- I can't live without a TV.
Müşterilerimizin istek ve gereksinimlerini karşılamayı amaçlıyoruz.
- We aim to satisfy our customers' wants and needs.
O, siyahların şiddet olmaksızın eşit haklar için mücadelelerini kazanabileceklerine inanıyordu.
- He believed that blacks could win their fight for equal rights without violence.
Mütevazilik olmaksızın cesaret tehlikeli bir oyundur.
- Without humility, courage is a dangerous game.
Gitmek istemiyorsan, gitmene gerek yok.
- If you don't want to go, you don't need to.
Sormaman gereken sorulara cevaplar istiyorsun.
- You want answers to questions you shouldn't ask.
Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
- They want to choose their mates by their own will.
İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.
- Separate your wants from your needs.
Müşterilerimizin istek ve gereksinimlerini karşılamayı amaçlıyoruz.
- We aim to satisfy our customers' wants and needs.
İhtiyaç duyduğun yardımı almanı istiyorum.
- I want you to get the help that you need.
İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.
- Separate your wants from your needs.
İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.
- Separate your wants from your needs.
Sana herhangi bir sıkıntı vermek istemiyorum.
- I don't want to cause you any trouble.
Size bir sıkıntı vermek istemiyoruz.
- We don't want to cause you any trouble.
O olmadan bunu yapamam.
- I can't do this without him.
Biz o olmadan gitmek zorunda kalabiliriz.
- We may have to go without her.
Neye ihtiyacınız olduğunu söylerseniz ve ben onsuz nasıl idare edeceğinizi söylerim.
- Tell me what you need and I'll tell you how to get along without it.
Tom Mary'nin onsuz yaşayabileceğini sanmıyor.
- Tom doesn't think Mary can live without him.
Kalmak istemek yanlış mı?
- Is it wrong to want to stay?
Uzun zamandır oraya gitmek istemektesin, değil mi?
- You have wanted to go there for a long time, haven't you?
Sizin yardımınız olmadan onu yapamazdım.
- I couldn't have done that without your help.
İnsanlar sizin hakkınızda duydukları bütün iyi şeyleri sorgulayacak fakat bütün kötü şeylere tereddüt etmeden inanacaklardır.
- People will question all the good things they hear about you but believe all the bad without a second thought.
Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin.
- It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat.
but where other powers of entertainment are wanting, the true philosopher will derive benefit from such as are given.
And all for the want of a horseshoe nail.
What do you want to eat?.
he that hath skill to be a pilot wants a ship; and he that could govern a commonwealth wants means to exercise his worth, hath not a poor office to manage.
There was something wanting in the play.
The mowing-machine always wanted oiling. Barnet turned it under Jacob's window, and it creaked—creaked, and rattled across the lawn and creaked again.
... would somehow inhibit you from wanting to be part of a startup ...
... help to make the world a better place. She came to me wanting to write an undergraduate ...