vurursanız

listen to the pronunciation of vurursanız
Türkçe - İngilizce
you hit
vur
struck

He had just finished his homework when the clock struck ten. - Saat onu vurduğunda, o ev ödevini henüz bitirmişti.

Lightning struck the tower. - Yıldırım kuleyi vurdu.

vur
{f} shot

The policeman was off duty when he was shot to death. - Polis vurularak öldürüldüğünde izinliydi.

The man who shot him was Sirhan Bishara Sirhan. - Onu vuran adam Sirhan Bişara Sirhandı.

vur
{f} smitten

He was smitten with your mother. - O senin annene vurulmuş.

Dan was immediately smitten with Linda. - Dan hemen Linda'ya vuruldu.

vur
{f} pounding

Tom started pounding on the door. - Tom kapıya vurmaya başladı.

My heart is pounding so hard it feels like it's going to explode. - Kalbim o kadar çok sert vuruyor ki patlayacakmış gibi geliyor.

vur
{f} slap
vur
{f} hit

If it had not been for his timely hit, our team would have lost the game. - Zamanında vuruş olmasaydı, bizim takım oyunu kaybetmiş olurdu.

We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs. - Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.

vur
{f} beating

The rain is beating against the windows. - Yağmur pencerelere vuruyor.

The rain was beating against the windows. - Yağmur pencerelere vuruyordu.

vur
{f} batting

He has a high batting average. - Onun yüksek bir topa vuruş averajı vardır.

vur
{f} flick
vur
{f} knock

I heard a knock at the door. - Kapıda bir vurma sesi duydum.

Hold on, someone is knocking at my door. - Bekle , biri kapıma vuruyor.

vur
{f} thwack
vur
{f} striking

It was a bright cold day in April, and the clocks were striking thirteen. - Nisanda aydınlık soğuk bir gündü ve saat on üçü vuruyordu.

vur
{f} clout
vur
{f} smote
vur
{f} swipe
vur
{f} beaten

Have you ever beaten your dog? - Hiç köpeğine vurdun mu?

I've never beaten Tom. - Ben hiç Tom'a vurmadım.

vur
{f} thump
vur
{f} hitting

I saw Tom hitting Mary. - Tom'un Mary'ye vurduğunu gördüm.

We couldn't stop him from hitting her. - Onun ona vurmasını engelleyemedik.

vur
{f} sock
vur
whacked

Tom whacked the dog with his cane. - Tom bastonu ile köpeğe vurdu.

vur
whacking
vur
battering
vur
{f} beat

Have you ever beaten your dog? - Hiç köpeğine vurdun mu?

Tom began to beat his son. - Tom oğluna vurmaya başladı.

vurursanız