This point deserves special emphasis.
- Bu nokta özel bir vurguyu hak ediyor.
He put emphasis on the importance of the exercise.
- O, egzersizin önemi üzerine vurgu yaptı.
The teacher particularly emphasized that point.
- Öğretmen özellikle o noktaya vurgu yaptı.
I stressed the point.
- Ben konuyu vurguladım.
The author's juxtaposition of the two characters highlights their differences, but also their similarities.
- Yazarın iki karakteri bir araya getirmesi, onların farklılıklarının yanı sıra onların benzerliklerini de vurguluyor.
Take a screenshot of just the highlighted text.
- Sadece vurgulanan metnin ekran görüntüsünü alın.
I wrote down every phrase in his speech that he stressed.
- Konuşmasında vurguladığı her ifadeyi not aldım.
I stressed the point.
- Ben konuyu vurguladım.
In the word tomorrow, the accent is on the second syllable.
- Tomorrow kelimesinde vurgu ikinci hecededir.
The accent of this word is on the second syllable.
- Bu kelimenin vurgusu ikinci hecede.
You should emphasize that fact.
- O gerçeği vurgulamalısın.
The doctor emphasized that the patient had only a few days.
- Doktor hastanın sadece birkaç günlük ömrü olduğunu vurguladı.
However, stressed Vladimir Putin, today is another situation.
- Vladimir Putin vurguladı, ancak bugün başka bir durumdur.
I want to stress this point.
- Bu konuyu vurgulamak istiyorum.