Tom oy vermek için yeterince yaşlı değil.
- Tom isn't old enough to vote.
Oy vermek onların hakkı.
- It is their right to vote.
Oy kullanmak istemiyor musun?
- Don't you want to vote?
Oy kullanmak için yeterince yaşlı mısın?
- Are you old enough to vote?
Oy kullanmaktan kaçındım.
- I refrained from voting.
Oy kullanmayı planlıyor musun?
- Are you planning on voting?
Bazı insanlar oy verme yaşının 16'ya düşürülmesi gerektiğini düşünüyor.
- Some people think that the voting age should be lowered to 16.
Bazı ülkeler oy vermeyi zorunlu kılar.
- Some countries make voting compulsory.
Kazanana karar vermek için oy kullanacağız.
- We will vote to decide the winner.
Hızlı bir karar için endişeli olduğundan, başkan bir oy için çağrıda bulundu.
- Anxious for a quick decision, the chairman called for a vote.
Kurultay tekrar oylama yaptı.
- The convention voted again.
Hiç kimse bütçeyi oylamayacak.
- No one will vote for the budget.
Tom, Mary'nin oy kullanmak için çok genç olduğunu söyledi.
- Tom said Mary was too young to vote.
Şu an oy kullanmak için kayıtlı mısınız?
- Are you currently registered to vote?
Yeni yasa dini azınlıkları oy verme haklarından mahrum edecek.
- The new law will deprive religious minorities of their right to vote.
Nasıl oy vereceklerine dair küçücük soru vardı.
- There was little question how they would vote.
Neden Tom'a oy veriyoruz?
- Why are we voting for Tom?
İlk öneri için oy veriyorum.
- I'm voting for the first proposal.
Seçim sonucunun yakın olacağı herkes tarafından biliniyordu.
- It was clear to everyone that the vote would be close.
İsviçre'deki kadınların 1970'lere kadar oy hakkına sahip olmadıklarına inanabilir misiniz?
- Can you believe that women in Switzerland didn't receive the right to vote until the 1970's?
Herkesin oy hakkını kullanması gerekir.
- Everyone should exercise their right to vote.
Oy veren üyeler kimler?
- Who are the voting members?
Demokrasi; iki kurt ve bir koyunun, akşam yemeğinde ne yenileceği hakkında oylama yapmasından daha fazlası olmalı.
- Democracy must be something more than two wolves and a sheep voting on what to have for dinner.
Oylama öğle saatlerinde tekrar başladı.
- The voting began again at noon.
The depository may vote shares on behalf of investors who have not submitted instruction to the bank.
The Supreme Court upheld the principle of one person, one vote.
... standing up for everyone's right to vote ...
... In 1993, just before the final vote was taken, a congressman asked a physicist, "Will we ...