Bana ders anlatmak zorunda değilsin.
- You don't have to lecture me.
Ders saat 8'de başlar.
- The lecture starts at 8 o' clock.
Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
- I advise you to be careful in making notes for the lecture.
Ben edebiyat üzerine ders vereceğim.
- I will lecture on literature.
Profesör, Orta Doğu üzerine bir ders verdi.
- The professor gave a lecture on the Middle East.
Okutman döndüğünde o gizlice sınıftan kaçtı.
- When the lecturer turned round, he sneaked out of the classroom.
Sadece örgütlenmemiş okutmanlardan nefret etmiyor musunuz?
- Don't you just hate unorganized lecturers?
She was very bored during the lecture.
- Sie war während der Vorlesung sehr gelangweilt.
The data suggest that the optimum length of a lecture may be 30 instead of 60 minutes.
- Die Sachverhalte deuten an, dass die optimale Dauer einer Vorlesung 30 statt 60 Minuten wäre.