Kanın görünüşü onu heyecanlandırdı.
- The sight of blood made her excited.
Taze ıstakozun görünüşü iştahımı açtı.
- The sight of fresh lobster gave me an appetite.
Onun Shibuya bakışını yakaladım.
- I caught sight of her at Shibuya.
Bir köpeğin sadece bakışı onu korkuttu.
- The mere sight of a dog made her afraid.
İlk görüşte ona âşık oldu.
- She fell in love with him at first sight.
Ben ilk görüşte ona âşık oldum.
- I fell in love with her on first sight.
Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.
- Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned.
Dün, halam görüşünü yeniden kazandı.
- Yesterday, my aunt regained her sight.
Görünürde hâlâ bir son yok.
- There's still no end in sight.