Belli ki Tom Mary'den hoşlanmıyor.
- Apparently, Tom doesn't like Mary.
Birinin parayı yanlışlıkla aldığı belliydi.
- It was apparent that someone had taken the money by mistake.
Söylediğimi anlamadığı açıktı.
- It was apparent that he did not understand what I had said.
Bu açık olmalı ama görünüşe göre değil.
- This should be obvious, but apparently it's not.