Ben ona biraz nasihat vermeye çalıştım fakat o bana şiddetle kötü davrandı.
- I tried to give him some advice, but he just abused me violently.
Tom şiddetle çöp kutusunu tekmeledi.
- Tom violently kicked the garbage can.
İki lider arasında şiddetli bir fikir çatışması vardı.
- There was a violent clash of opinions between the two leaders.
John, eşi ile şiddetli bir tartışma yaşadı.
- John had a violent quarrel with his wife.
Onların hepsi sert değil.
- They're not all violent.
Ben sert bir insan değilim.
- I'm not a violent person.
The artist expressed his emotional theme through violent colors.
... causing pressure and heat to violently rise. ...