Ben çeşitli zorluklar gördüm.
- I have seen various difficulties.
Çeşitli Türk restoranlarında, şiş kebap ana yemektir.
- In various Turkish restaurants, shishkabob is the main food.
O ofisteki birçok insanı taklit ediyordu.
- She was mimicking the various people in our office.
Acıya katlanmanın birçok yolu var.
- There are various ways of enduring the pain.
Biz değişik başlıklarda konuştuk.
- We talked about various topics.
O kasede değişik türde şekerleme var.
- There are various kinds of candy in that bowl.
Her türlü zamanımız var.
- We have all kinds of time.
Her türlü insanla bağlantı kurar.
- He comes into contact with all kinds of people.
Her türlü grup etkinlikleri vardı.
- There were all sorts of group activities.
Onun geçmişi hakkında her türlü söylenti yükseldi.
- All sorts of rumors rose about her past.
Tokyo'da her çeşit millet yaşar.
- All sorts of people live in Tokyo.
Tom bana her çeşit soru sordu.
- Tom asked me all sorts of questions.
Diplomatlara çeşitli ayrıcalıklar tanınır.
- Diplomats are allowed various privileges.
Ayrıca çeşitli konular hakkında konuşmakla çok fazla zaman kaybedeceğiz.
- Besides, we will lose too much time to talk about the various topics.