Bana karşı bütünüyle dürüst müydün?
- Have you been totally honest with me?
Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir zincir denilir.
- A totally ordered set is often called a chain.
Sana yardım etmek isterim ama çok fazla meşgulüm.
- I'd love to help you out, but I'm terribly busy.
Fadıl bir şeylerin çok yanlış olduğunu biliyordu.
- Fadil knew that something was terribly wrong.
Çorba son derece sıcak.
- The soup is terribly hot.
Bruce kız arkadaşı onu terk ettiğinde son derece üzülmüştü, ama kısa sürede atlattı.
- Bruce was terribly upset when his girlfriend left him, but he soon got over it.
O korkunç bir şekilde yanlış olurdu.
- That would be terribly wrong.
Bundan korkunç bir şekilde utanıyorum.
- I'm terribly ashamed of this.
Çocuk tamamen ebeveynlerine bağımlıydı.
- The boy is totally dependent on his parents.
O tamamen kesin değildir.
- It isn't totally exact.
Benim yavru köpeğim öldü ve ben berbat bir şekilde üzgünüm.
- My puppy died, and I'm terribly upset.
Tom'a berbat bir şekilde muamele edilmişti.
- Tom was treated terribly.
Aşırı derecede pahalı.
- It's terribly expensive.
Bu hafta her ikimiz için de aşırı yoğundu.
- This week has been terribly busy for both of us.