Tüm kusurlarına rağmen, Tom temel ahlak anlayışına sahipti.
- For all his faults, Tom had a fundamental sense of decency.
Her şeye ve herkese bir kusur buluyor.
- She finds fault with everything and everyone.
Tom her zaman her şeyde hata bulur.
- Tom always finds fault in everything.
Tom yaptığım her şeyde hata buluyor.
- Tom finds fault with everything I do.
Diğerleri suçlayarak her zaman hatalarını mazur görüyorsun.
- You always excuse your faults by blaming others.
Kaza için seni suçlamıyorum, senin hatan değildi.
- I don't blame you for the accident; it was not your fault.
Her şeye ve herkese bir kusur buluyor.
- She finds fault with everything and everyone.
Bilim adamlarına göre yaygın bir hata her problemin teknik bir çözümü var olduğuna yanlışlıkla inanmaktır.
- A fault common to scientists is mistakenly believing that every problem has a technical solution.
It's easy to get into debt quickly with charge cards.
- Es ist leicht, sich mit Kreditkarten schnell zu verschulden.