Tezgahtar kız hediyeyi benim için sardı.
- The salesgirl wrapped the gift for me.
Dükkânda güzel bir tezgahtar bana hizmet etti.
- A beautiful salesgirl waited on me in the shop.
Tom tezgahtarla Fransızca konuşmaya çalıştı.
- Tom tried to speak French to the saleslady.
Tom bir şey için tezgahtara ödeme yapıyor.
- Tom is paying the saleslady for something.
Bir satış elemanı olarak bir iş başvurusu yaptı.
- She applied for a job as a saleswoman.
Tom bir satış elemanı olarak bir iş için başvurdu.
- Tom applied for a job as a saleswoman.
Tom paid for the shirt and the salesgirl put it into a bag.
- Tom bezahlte für das Hemd, und die Verkäuferin tat es in eine Tüte.
She applied for a job as a saleswoman.
- Sie hat sich auf eine Stelle als Verkäuferin beworben.
Currently, my sister is working as a saleswoman in the supermarket.
- Meine Schwester arbeitet derzeit als Verkäuferin im Supermarkt.