verimsiz

listen to the pronunciation of verimsiz
Türkçe - İngilizce
infertile
barren
unfruitful
unproductive

These German translators are so unproductive, Tatoeba should delocalise production to Asia! - Bu Alman çevirmenler çok verimsizler, Tatoeba üretimi Asya'ya kaydırmalı.

This is entirely unproductive. - Bu tamamen verimsizdir.

inefficient

I think Tom is inefficient. - Tom'un verimsiz olduğunu düşünüyorum.

This seems inefficient. - Bu verimsiz görünüyor.

sterile
soap
vain
poor

A poor rice harvest will get us into real trouble. - Verimsiz bir pirinç hasadı başımızı belaya sokacaktır.

emaciated
unprofitable
unproductive, unfruitful, sterile, inefficient, infertile, barren
ineffectual
unproductive; unfruitful
idle
jejune
thin

I think Tom is inefficient. - Tom'un verimsiz olduğunu düşünüyorum.

inefficacious
fruitless

These meetings are infinite and fruitless. - Bu toplantılar sonsuz ve verimsizdirler.

abortive
lean
unthrifty
innefficient
nonproductive
otiose
empty
effete
verim
yield

Our land gave a high yield this year. - Toprağımız bu yıl yüksek verim verdi.

The new production process achieves a high yield. - Yeni üretim süreci, yüksek verim elde eder.

verimsiz bir biçimde
fruitlessly
verimsiz bir halde
leanly
verimsiz bir şekilde
jejunely
verimsiz bir şekilde
abortively
verimsiz bir şekilde
fruitlessly
verimsiz endüstri
(Ticaret) unproductive industry
verimsiz olarak
ineffectually
verimsiz olarak
inefficaciously
verimsiz oluşum
non-productive formation
verimsiz sınıf
(Ticaret) sterile class
verimsiz toprak
loamless
verimsiz topraklar
badlands
verimsiz yerde petrol veren kuyu
wildcatting
verimsiz yerde petrol veren kuyu
wildcat
verim
efficiency

ENERGY STAR is a U.S. Environmental Protection Agency (EPA) voluntary program that helps businesses and individuals save money and protect our climate through superior energy efficiency. - ENERGY STAR, işletmelerin ve bireylerin tasarruf yapmasına ve üstün enerji verimliliği ile iklimimizi korumasına yardımcı olan bir ABD Çevre Koruma Ajansı gönüllü programıdır.

Regulations harm efficiency. - Düzenlemeler verimliliğe zarar verir.

verim
debit
verim
thruput
verim
returns
verim
product

Warmer waters harm coral reefs and alter the distribution, abundance, and productivity of many marine species. - Isıtıcı sular, mercan resiflerine zarar verir ve birçok deniz türünün verimini, bolluğunu ve üretkenliğini değiştirir.

The new production process achieves a high yield. - Yeni üretim süreci, yüksek verim elde eder.

verim
(Tarım) growing crops
verim
rendement
verim
(Ticaret) return
verim
performance
verim
output
verim
turnout
verim
delivery
verim
outturn
verim
output, product, yield
verim
yield, output, production
verim
richness
verim
effect
verim
feat
verim
capacity
verim
crop
verim
make

An efficient FBI agent does not make any bones about carrying out his duties. - Verimli bir FBI ajanı görevlerini yürütme hakkında bir şey söylemiyor.

verim
rating
verim
run

John runs the family business very efficiently. - John aile şirketini çok verimli bir şekilde işletiyor.

verim
eficiency
Türkçe - Türkçe
Verimi olmayan veya az olan, yetersiz
boş
VERİM
(Hukuk) Prodüktivite; üretim yoluyla elde edilen sonuç
Verim
randıman
Verim
(Hukuk) PRODÜKTİVİTE
verim
Ortaya çıkan, istenilen, beklenilen sonuç, semere
verim
Ortaya çıkan, istenilen, beklenilen sonuç, semere: "Nil, kendisini hayalinin eşsiz verimine kaptırmış, neler düşünüyor, ne tablolar çiziyor, ne oyunlar ve ne yalanlar hazırlıyor."- R. H. Karay
verim
Çalıştırılan, işletilen, bakılan bir şeyin verdiği sonuç veya bu sonucun niceliği, mahsul, randıman
verimsiz