verilebilir

listen to the pronunciation of verilebilir
Türkçe - İngilizce
attributable
deliverable
assignable
be granted
impartible
disposable
hak verilebilir
justifiable
ver
give

Give it to me, please. - Onu bana ver, lütfen.

I think I'm gonna sneeze. Give me a tissue. - Sanırım hapşıracağım... Bana bir mendil ver.

ver
(Bilgisayar) export

The export of arms was not allowed. - Silah ihracatına izin verilmedi.

Our negotiations to lower export taxes suffered a big setback. - İhracaat vergilerini düşürme müzakerelerimiz büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı..

ver
(Bilgisayar) issue

I can't answer this question. I don't know anything about those issues. - Ben bu soruya cevap veremem. Bu konular hakkında hiçbir şey bilmiyorum.

I give you five minutes to resolve this issue. - Sana bu problemi çözmen için beş dakika veriyorum.

ver
(Bilgisayar) export as
ver
{f} given

Food and blankets were given to the refugees. - Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi.

Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature. - Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.

ver
{f} rendering
ver
render

I cannot render a judgment on that. - Bu konuda bir karar veremiyorum.

ver
{f} giving

Recently, they have not been giving her her paycheck on time. - Son zamanlarda, ona maaş çekini zamanında vermiyorlar.

Any man who can drive safely while kissing a pretty lady is simply not giving the kiss the attention it deserves. - Güzel bir bayanı öperken güvenle araba sürebilen bir sürücü sadece öpücüğe hakettiği ilgiyi vermiyordur.

ver
gave

She gave him a watch. - O, ona bir saat verdi.

My uncle gave him a present. - Amcam ona bir hediye verdi.

ver
{f} grant

Lincoln granted liberty to slaves. - Lincoln kölelere özgürlük verdi.

The college granted him a scholarship. - Üniversite ona bir burs verdi.

ver
brought forth
ver
mete out
ver
favour with
ver
bestow

The college bestowed an honorary degree on him. - Üniversite ona fahri doktora unvanı verdi.

That's a real strongman, bestow upon him a goblet of wine! - Gerçek güçlü bir adam, ona bir kadeh şarap ver!

ver
bring forth
ver
granted

Lincoln granted liberty to slaves. - Lincoln kölelere özgürlük verdi.

I took it for granted that she would agree with me. - Bana katılmayacağına hiç ihtimal vermemiştim.

Kanada'ya verilebilir
(Askeri) releasable to Canada
biçim verilebilir
plastic
cevap verilebilir
answerable
geri verilebilir
returnable
hüküm verilebilir
(Kanun) judicable
ihtimal verilebilir
presumable
izin verilebilir
allowable
izin verilebilir
permissible
verilebilir
employable
karşılığı verilebilir
repayable
mahkemeye verilebilir
suable
patent verilebilir
patentable
rehine verilebilir
pledgeable
rüşvet verilebilir
bribable
ver
seise
ver
favourwith
ver
reach

She did not decide to be a singer until she reached the age of twenty. - O yirmi yaşına ulaşıncaya kadar bir şarkıcı olmaya karar vermedi.

Tom thought about reaching for his gun, but decided not to. - Tom silahına davranmayı düşündü fakat yapmamaya karar verdi.

ver
cede
Türkçe - Türkçe

verilebilir teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

VER
(Osmanlı Dönemi) f. "Sahib, mâlik; anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Dâniş-ver $ : Âlim. Suhan-ver $ : Edip, şâir
VER
(Osmanlı Dönemi) (-) f. "Sahib, mâlik; anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Dâniş-ver Âlim. Suhan-ver Edip, şâir
İngilizce - Türkçe

verilebilir teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

ver
(Bilgisayar) sürüm

Eski sürümleri kontrol edin. - Check for old versions.

Ben az önce bu MP3 çaların en son sürümünü satın aldım. - I just bought the latest version of this MP3 player.

verilebilir