veri

listen to the pronunciation of veri
Türkçe - İngilizce
data

The university disciplined Mark Zuckerberg for hacking its database. - Üniversite, Mark Zuckerberg'ı veritabanını hacklediği için disipline verdi.

Everyone can feed the database to illustrate new vocabulary. - Herkes yeni kelimeleri göstermek için veritabanını besleyebilir.

donnee
(Bilgisayar) data/text merge
data set
(Tıp) parameter
(Bilgisayar) data/header file
(Havacılık) baud
(Bilgisayar) data delimiter
throughput
datum
output
statistic

The statistical data presented in her paper is of great use for us in estimating the frequency of the movement. - Onun raporunda sunulan istatistiki veriler hareketin sıklığını tahmin etmede bizim için çok faydalı.

given

Allen was given a problem that was impossible to solve. - Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti.

Food and blankets were given to the refugees. - Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi.

veri akış
(Bilgisayar) bitstream
veri akışı
dataflow
veri al
(Bilgisayar) import
veri al
(Bilgisayar) get data
veri alanı
(Bilgisayar) data field
veri almak
(Bilgisayar) import
veri ayıkla
(Bilgisayar) extract data
veri bağı
(Bilgisayar) data link
veri biti
(Bilgisayar) data bits
veri bloku
(Askeri) data block
veri boyutu
(Bilgisayar) data size
veri bölümü
(Bilgisayar) data segment
veri bölütü
(Bilgisayar) data segment
veri deposu
(Bilgisayar) datastore
veri deposu
(Bilgisayar) data store
veri dizini
(Bilgisayar) data directory
veri ekle
(Bilgisayar) add data
veri ekle
(Bilgisayar) append data
veri formu
(Bilgisayar) data form
veri föyü
(Bilgisayar) datasheet
veri geçişi
(Bilgisayar) data migration
veri girmek
enter data
veri girmek
(Bilgisayar) key in
veri girmek
(Bilgisayar) input data
veri gurubu
(Bilgisayar) data set
veri hatası
(Bilgisayar) data error
veri hattı
(Bilgisayar) data link
veri hızı
(Bilgisayar) data signalling rate
veri işlem
(Askeri) data handling
veri kaydı
(Bilgisayar) data recording
veri mili
(Askeri) data mile
veri okuma
(Bilgisayar) read data
veri seç
(Bilgisayar) select data
veri sil
(Bilgisayar) delete data
veri türü
(Bilgisayar) datatype
veri unsuru
(Askeri) data item
veri yaz
(Bilgisayar) write data
veri yok
(Bilgisayar) no data
veri yolu
(Bilgisayar) pipe
veri yolu
(Bilgisayar) bus
veri öbeği
(Askeri) data block
veri akışı
Stream of data
veri alma
Receiving data
veri işleme tekniği
(Ticaret) data processing technique
veri tabanı
data base
Veri Bilgi Koordinasyon Ofisi
(Askeri) Data Information Coordination Office
veri adaptörü hava-uzay sapması; veri yöneticisi; Kara Kuvvetleri Bakanlığı (ABD
(Askeri) data adapter aerospace drift; data administrator; Department of the Army; direct action; Directorate for Administration (DIA); double agent
veri adaptörü kontrol bloğu
(Askeri) data adapter control block
veri adaptörü kontrol grubu
(Askeri) data adapter control mode
veri adaptörü yoketme birimi
(Askeri) data adapter termination unit
veri adı
data name
veri aktar
(Bilgisayar) transmit data
veri aktarım hızı nedir
What's the data transfer rate
veri akış diyagramı
data flow diagram
veri akışı
data flow, data stream
veri alanı
data area
veri ambarı
data warehouse
veri arıtımı
data purification
veri azaltımı
data reduction
veri açıklanması
data description
veri ağı
(Askeri,Bilgisayar) data network
veri ağı
data net, data network
veri bankası
data bank
veri bankası comp
data base
veri bağlacı
data link
veri bağlantı işlemcisi
(Askeri) data link processor
veri belimi
(Bilgisayar) data description
veri betimi
data description
veri birimi
data unit
veri birimi udp/ıp
(Bilgisayar) datagram udp/ip
veri biçimi
data format
veri bul
(Bilgisayar) data find
veri bul önceki
(Bilgisayar) data find prev
veri bölümü
data division
veri dağıtım merkezi; savunma dağıtım merkezi
(Askeri) data distribution center; defense distribution center
veri denetimi
data check, data control
veri deviri
data cycle
veri devresi
data circuit
veri devri
data cycle
veri deyimi
(Bilgisayar) data statement
veri deyimleri
data statements
veri değeri
(Askeri,Bilgisayar) data value
veri değişim biçimi
data interchange format
veri dizeyi
data matrix
veri dizisi
data array
veri dosyası
data file
veri düzeni
(Bilgisayar) data outline
veri düzenleme
data organization
veri düzeyi
data level
veri edinme
data acquisition
veri eksik
(Bilgisayar) data incomplete
veri elemanı
data element
veri emir ve komuta devresi iki fazlı modemi; Savunma Bakanlığı talimnamesi
(Askeri) data orderwire diphase modem; Department of Defense manual
veri emir ve komuta devresi; yaralardan ölen
(Askeri) data orderwire; died of wounds
veri fon
data phone
veri geçerli
(Bilgisayar) data valid
veri geçerliği
data validity
veri girişi
input

We gave them our input. - Onlara bizim veri girişini verdik.

Thanks for your input. - Veri girişin için teşekkürler.

veri girme
switch insertion
veri grubu
data group
veri gösterge modülü
(Bilgisayar,Teknik) data display module
veri göstericisi
data display unit
veri gösterimi
data representation
veri gözesi
data cell
veri günlükleme
data logging
veri güvenilirliği
data reliability
veri hazırlama
data preparation
veri hiyerarşisi
data hierarchy
veri ile denetim bilgisini karıştırmak
interleave
veri iletimi comp
data transmission
veri iletişim donatımı
data communucations equipment(DCE)
veri iletişim hızı
data signalling rate
veri iletişimi
data communications
veri iletişimi
datacommunucations
veri işaret şamandırası
(Askeri) datum marker buoy
veri işleci
data operator
veri işlem
data processing
veri işlem merkezi comp
data processing center
veri işleme
(Hukuk) data processing
veri işleme sistemi
(Askeri) data processing system
veri kanalı
data channel
veri kanalı çoklayıcısı; görev başkan yardımcısı
(Askeri) data channel multiplexer; deputy chief of mission
veri kartı
(Bilgisayar) data-card
veri kaydedici
data logger
veri kaydı
data record
veri kelimesi
data word
veri kesimi
data segment
veri kipi
(Bilgisayar) data mode
veri kodu
data code
veri koruma
data production
veri koruma
data protection
veri korunması
(Hukuk) data protection
veri köprüsü koordinasyon şebekesi
(Askeri) data link coordination net
veri maddesi
data item
veri merkezi
data center
veri merkezi comp
data center
veri metni
(Bilgisayar) data text
veri metni
datatext
veri metni
data text , datatext
veri mimarı
(Askeri) data architect
veri modu
(Bilgisayar) data mode
veri modu kontrolü
(Askeri) data mode control
veri oluğu
data channel
veri onayı
data validity
veri organizasyonu
data organization
veri saklama
data storage
veri seri
(Bilgisayar) data series
veri sistemi
data system
veri sistemi destek teşkilatı; savunma sistemleri destek teşkilatı
(Askeri) data system support organization; defense systems support organization
veri sonu
end of data
veri sözcüğü
data word
veri sıkıştırma
data compaction
veri sınırlayıcısı
data delimiter
veri tabanı
data base , database (DB)
veri tabanı comp
data base
veri tabanı yönetim sistemi
database management system(DSMS)
veri tabanı yönetim sistemi (VTYS)
(Askeri) database management system
veri takımı
data set
veri tanımı
data description
veri terminal cihazı; gelişme testi ve değerlendirilmesi
(Askeri) data terminal equipment; developmental test and evaluation
veri tipi
(Bilgisayar) data type
veri toplama
data collection
veri toplama aracı
(Askeri) data collection device
veri tümleşikliği
data integrity
veri tıkızlama
data compaction
veri yakalama
data capture
veri yama paneli; dağıtılmış üretim programı
(Askeri) data patch panel; distributed production program
veri yazbozu
Data-flip-flop
veri yazıcı
data logger
veri yoğun
(Bilgisayar) data-intensive
veri yoğunlaştırıcı
data concentrator
veri yoğunluğu
data density
veri yöneticisi
data administrator
veri yönetim dili
(Askeri) data manipulation language
veri yönetimi
data management
veri zinciri
data chain
veri zincirlemesi
data chaining
veri çevirici
data converter
veri çevrimi
data circuit
veri çizici
data plotter
veri çizicisi
x-y plotter
veri çoklayıcısı
data multiplexor
veri öbeği
data group
veri özelliği
data attribute
veri özeği
data center
veri öğesi
data element
veri ırmağı
data stream
veri şebekesi
data network
bekleyen veri
(Bilgisayar) dirty data
bilimsel veri
(Tıp) scientific data
elle veri girişi
(Bilgisayar,Teknik) manual data input
gerçek veri
actual data
ikili veri
(Bilgisayar) binary data
kaynak veri
(Askeri,Bilgisayar) source data
kritik veri
(Bilgisayar,Teknik) critical data
kritik veri
sensitive data
kurumsal veri
corporate data
mevcut veri
available data
niteliksel veri
(Dilbilim) qualitative data
otomatik veri
(Askeri) automated data
temel veri
(Ticaret) base data
temel veri
(Ticaret) basic data
veri girişi
entry
veriler
specification
yeni veri
(Bilgisayar) change to
yeni veri
(Bilgisayar) new data
yerel veri
(Bilgisayar) local data
İngilizce - İngilizce

veri teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

very
to a great extent or degree; extremely; exceedingly

You’re very tall.

very
The same; identical

That's the very tool that I need.

very
mere

The very thought of defining this word is off-putting.

very
True, real, actual

The very blood and bone of our grammar.

very
emphasis Very is used to give emphasis to an adjective or adverb. The problem and the answer are very simple It is very, very strong evidence indeed I'm very sorry They are getting the hang of it very quickly Thank you very much The men were very much like my father
very
emphasis You use very with nouns to emphasize that something is exactly the right one or exactly the same one. Everybody says he is the very man for the case She died in this very house
very
emphasis You use very with certain nouns in order to specify an extreme position or extreme point in time. At the very back of the yard, several feet from Lenny, was a wooden shack I turned to the very end of the book, to read the final words He was wrong from the very beginning We still do not have enough women at the very top
very
precisely as stated; "the very center of town"
very
emphasis You use very to give emphasis to a superlative adjective or adverb. For example, if you say that something is the very best, you are emphasizing that it is the best. They will be helped by the very latest in navigation aids At the very least, the Government must offer some protection to mothers who fear domestic violence
very
{a} true, real, the same, in a great degree
very
{a} mighty

Tom is a mighty important figure in our town. - Tom is a very important person in our town.

vi veri veniversum vivus vici
Vi veri universum vivus vici is a Latin phrase meaning: "By the power of truth, I, while living, have conquered the universe."
Very
molto
Very
so
Very
miniscule
Very
sehr
very
formulae Very well is used to say that you agree to do something or you accept someone's answer, even though you might not be completely satisfied with it. `We need proof, sir.' Another pause. Then, `Very well.' Very well, please yourself. = all right
very
True; real; actual; veritable
very
A system of signaling in which balls of red and green fire are fired from a pistol, the arrangement in groups denoting numbers having a code significance
very
true, truly
very
used to give emphasis to the relevance of the thing modified; "his very name struck terror"; "caught in the very act"
very
precisely so; "on the very next page"; "he expected the very opposite
very
In a high degree; to no small extent; exceedingly; excessively; extremely; as, a very great mountain; a very bright sum; a very cold day; the river flows very rapidly; he was very much hurt
very
Not very is used with an adjective or adverb to say that something is not at all true, or that it is true only to a small degree. She's not very impressed with them It's obviously not used very much `How well do you know her?' --- `Not very.'
very
to a great extent or degree
very
emphasis You use very with nouns to emphasize the importance or seriousness of what you are saying. At one stage his very life was in danger The very basis of Indian politics has been transformed History is taking place before your very eyes
very
emphasis The expression very much so is an emphatic way of answering `yes' to something or saying that it is true or correct. `Are you enjoying your holiday?' --- `Very much so.'
very
extremely, in an emphasized manner
very
Exactly the same; identical
very
precisely so; "on the very next page"; "he expected the very opposite"
very
If you say that you cannot very well do something, you mean that it would not be right or possible to do it. He couldn't very well go to her office and force her to write a check I said yes. I can't very well say no. W1S2 used to emphasize that you are talking exactly about one particular thing or person
very
being the exact same one; not any other: ; "this is the identical room we stayed in before"; "the themes of his stories are one and the same"; "saw the selfsame quotation in two newspapers"; "on this very spot"; "the very thing he said yesterday"; "the very man I want to see"
very
used as intensifiers; `real' is sometimes used informally for `really'; `rattling' is informal; "she was very gifted"; "he played very well"; "a really enjoyable evening"; "I'm real sorry about it"; "a rattling good yarn"
very
{s} particular, specific; absolute, complete; simple, mere; genuine; actual
very
used to give emphasis; "the very essence of artistic expression is invention"- Irving R Kaufman; "the very back of the room"
very
adverb mighty 2
very
frightfully
very
wickedly
very
adverb awful 2
very
adverb real 2
very
only too-
very
hecka
very
geet
very
uncommonly
very
muy
very
awfully

I was awfully confused by his question. - I was very confused by his questions.

Türkçe - Türkçe
Bir problemde bilinen, belirtilmiş anlatımlardan bilinmeyeni bulmaya yarayan şey
Bir araştırmanın, bir tartışmanın, bir muhakemenin temeli olan ana öge, muta, done
Bir sanat eserine veya bir edebî esere temel olan ana ilkeler
Bilişimde, olgu, kavram veya komutların, iletişim, yorum ve işlem için elverişli biçimli gösterimi
(Hukuk) MUTA
data
done
VERİ
(Hukuk) Bir sonuca varabilmek için gerekli bilgi; done
VERİ'
(Osmanlı Dönemi) Haramdan kaçınan kişi
veri bankası
Verilerin oluşturulduğu veya bir araya toplandığı yer
veri dosyası
Verilerin sistemli bir biçimde toplandığı belgeler bütünü
veri işlem
bakınız: bilgi işlem
veri ortamı
Verilerin bir araya getirildiği yer veya durum
veri tabanı
Bilgisayar kullanımında çözüme erişmek için işlenebilir duruma getirilmiş bilgi ortamı
veri toplama
Verileri bir araya getirme
VERY
(Osmanlı Dönemi) Çakmaktan ateş çıkması
İngilizce - Türkçe

veri teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

very
çok

Bu kravat sana çok iyi uyuyor. - That tie suits you very well.

Seni anlamak gerçekten çok zor. - Understanding you is really very hard.

very
tümüyle

I am very against the legalisation of drugs - Uyuşturucuların yasalaşmasına tümüyle karşıyım.

very
zilzurna

We got very drunk. - Zilzurna sarhoş olduk.

very
gerçek

Tom gerçekten hissettiği şekli gizlemede çok iyi değildir. - Tom isn't very good at concealing the way he really feels.

Seni anlamak gerçekten çok zor. - Understanding you is really very hard.

very
gerçekten

O gerçekten çok zeki. - He is very clever indeed.

Ben ırkçı değilim, ama ile başlayan her cümlenin gerçekten çok ırkçı olması muhtemeldir. - Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed.

very
korkunç

Dünyanın dışı çok korkunçtur. - The world outside is very scary.

Burada çok az mağaza var ve sinema da korkunç. - There are very few shops and the cinema is awful.

very
cüda
very
ta kendisi

You are the very definition of love - Sen aşkın ta kendisisin.

very
pek

Tom'un pek çok arkadaşı yok. - Tom doesn't have very many friends.

Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı. - Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.

very
köp

Köpeklere çok düşkündür. - She is very fond of dogs.

Ben köpekleri çok severim. - I like dogs very much.

very
tam

He left his last job for very this reason - İşinde tam bu yüzden ayrıldı.

Tam sonuna kadar vazgeçme. - Never give up till the very end.

Trafik çok yoğundu. Arabalar tampon tampona dizilmişti. - The traffic was very heavy. The cars were lined up bumper to bumper.

very
yaman
very
aynı

Marcus had scratched a door; the very one I had just entered moments ago, with a pen that had run out of ink - Marcus birkaç dakika önce girmiş olduğum aynı kapıyı mürekkebi tükenmiş bir kalemle çizdi.

O sadece bir doktor değil, aynı zamanda çok ünlü bir roman yazarıdır. - Not only was he a doctor, he was also a very famous novelist.

Aynı hatayı tekrar yaptın. - You have made the very same mistake again.

very
en

Those were his very last words - Bunlar onun en son sözleriydi.

very
en üstünlük derecesinde sıfatlar veya first/last/own/same gibi sıfatlardan önce vurguyu arttırmak için kullanılır
very
çok, pek, gayet: very good çok iyi. very warm pek sıcak. He speaks English very well. İngilizceyi gayet iyi konuşuyor
very
kati

This is the very proof of God's grace - Bu Tanrı'nın lütfunun kati kanıtıdır.

Seri katillerin çoğu, çocukluklarında şiddete maruz kalmışlardır, ama çocukluklarında şiddete maruz kalan çok az insan, sonradan seri katil olmuştur. - Most serial killers have experienced brutal childhoods, but very few people who experienced brutal childhoods later become serial killers.

Leyla ve Sami çok korkunç bir katil çiftiydi. - Layla and Sami were a very gruesome couple of killers.

very
{s} bile

O, makyaj yapmadığı zaman bile, o çok güzeldir. - Even when she's not wearing makeup, she's very beautiful.

Kritik anlarda en güçlülerin bile zayıflara ihtiyacı vardır. - In critical moments even the very powerful have need of the weakest.

very
{s} salt

O salt melodi bana gençliğimi hatırlattı. - That very tune reminded me of my adolescence.

very
Marriage is the very thing for you Evlilik se
very
hususi
very
{s} sırf
very
{s} özel

Doğum günü için çok özel bir şey istiyor. - She wants something very special for her birthday.

O özel durumun çok iyi şekilde üstesinden geldin. - You handled that particular situation very well.

very
He is the veriest idiot who ever lived Simdiye kadar yaşamış aptalların daniskasıdır
very
{s} mutlâk
very
ziyadesiyle
very
gayetle