Tüm çabalarımız boşunaydı.
- All our efforts were in vain.
John sorunu çözmek için boşuna uğraştı.
- John tried in vain to solve the problem.
Onu ücretsiz olarak alabilirsin.
- You may have it for nothing.
Bu kitabı ücretsiz alabilirsin.
- You can have this book for nothing.
Ben onu boş yere aldım.
- I got it for nothing.
O, kitabı boş yere aldı.
- He got the book for nothing.
O, bileti bedava aldı.
- She got the ticket for nothing.
Tekerlekli patenleri bedavaya aldım.
- I got the roller skates for nothing.
Bütün çabalarım boşa gitti.
- All my pains went for nothing.
Ben bu kitabı boşuna aldım.
- I got this book for nothing.
Yandaki bayan artık onu istemediği için biz bu sandalyeyi boşuna aldık.
- We got this chair for nothing because the lady next door didn't want it anymore.
Karısını mutlu etmeye çalıştı fakat boş yere.
- He tried to make his wife happy, but in vain.
Tom Mary'yi sanat okuluna gitmesi için boş yere ikna etmeye çalıştı.
- Tom tried in vain to convince Mary to go to art school.
All their efforts were in vain.
- Alle ihre Bemühungen waren vergebens.
He tried in vain to put an end to their heated discussion.
- Er versuchte vergebens, ihre hitzige Debatte zu beenden.