vergangen

listen to the pronunciation of vergangen
Almanca - Türkçe
geçmiş

Onun geçmişi hakkında herhangi bir şey duydun mu? - Hast du irgendetwas über ihre Vergangenheit gehört?

Geçmişi bırak! Geleceğe bir şans ver! - Lass die Vergangenheit los! Gib der Zukunft eine Chance!

{fer'genglih} geçici
İngilizce - Türkçe

vergangen teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

past
{i} geçmiş

Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir. - Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.

Geçmişsiz gelecek yoktur. - There is no future without the past.

passed
{f} geç

Test sürüşünü geçtikten sonra bir araba aldı. - After she had passed her driving test, she bought a car.

Dört evin önünden geçtim. - I passed by four houses.

elapsed
(Bilgisayar) tamamlanan
elapsed
(Bilgisayar) geçen
passed
(Bilgisayar) geçti

Dört evin önünden geçtim. - I passed by four houses.

Test sürüşünü geçtikten sonra bir araba aldı. - After she had passed her driving test, she bought a car.

passed
geçmiş

Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı ve biz ne olduğunun farkına bile varmadan başka bir yıl daha geçmiş oldu. - Days turned into weeks, weeks turned into months and, before we knew it, another year had passed.

Kendimden geçmiş olmalıyım. - I must've passed out.

gone by
geç

Onun ölümünden beri on yıl geçti. - Ten years have gone by since his death.

Arkadaşım öldüğünden beri sadece bir yıl geçti. - Just one year has gone by since my friend died.

past
-sız
past
bitmiş
past
sona ermiş
past
geçe

Tren geçerken Tom sürücünün bir anlık bakışını yakaladı. - Tom caught a glimpse of the driver as the train raced past.

Üçü çeyrek geçe gelecekler. - He'll come at quarter past three.

died down
aşağı oldu
faded away
uzak soluk
passed
geçen

Babası geçen hafta öldü. - Her father passed away last week.

Yapraklar her geçen gün kırmızıya döndü. - The leaves turned red as the days passed.

lapsed
hataya düşmüş
lapsed
x sona er/hataya düş/kay
past
(zarf) geçecek şekilde
past
{e} geçkin
past
{s} eski

İki eski âşık arkadaş kalabiliyorsa, ya onlar hâlâ aşıktır ya da hiç olmadılar. - If two past lovers can remain friends, it's either because they are still in love, or they never were.

Büyükannem eskiden dikiş makinesini çok kullanırdı. - My grandmother used to use her sewing machine a lot in the past.

past
past master mason locasının eski reisi
Almanca - İngilizce