Onun geçmişi hakkında herhangi bir şey duydun mu?
- Hast du irgendetwas über ihre Vergangenheit gehört?
Geçmişi bırak! Geleceğe bir şans ver!
- Lass die Vergangenheit los! Gib der Zukunft eine Chance!
Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir.
- Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.
Geçmişsiz gelecek yoktur.
- There is no future without the past.
Test sürüşünü geçtikten sonra bir araba aldı.
- After she had passed her driving test, she bought a car.
Dört evin önünden geçtim.
- I passed by four houses.
Dört evin önünden geçtim.
- I passed by four houses.
Test sürüşünü geçtikten sonra bir araba aldı.
- After she had passed her driving test, she bought a car.
Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı ve biz ne olduğunun farkına bile varmadan başka bir yıl daha geçmiş oldu.
- Days turned into weeks, weeks turned into months and, before we knew it, another year had passed.
Kendimden geçmiş olmalıyım.
- I must've passed out.
Onun ölümünden beri on yıl geçti.
- Ten years have gone by since his death.
Arkadaşım öldüğünden beri sadece bir yıl geçti.
- Just one year has gone by since my friend died.
Tren geçerken Tom sürücünün bir anlık bakışını yakaladı.
- Tom caught a glimpse of the driver as the train raced past.
Üçü çeyrek geçe gelecekler.
- He'll come at quarter past three.
Babası geçen hafta öldü.
- Her father passed away last week.
Yapraklar her geçen gün kırmızıya döndü.
- The leaves turned red as the days passed.
İki eski âşık arkadaş kalabiliyorsa, ya onlar hâlâ aşıktır ya da hiç olmadılar.
- If two past lovers can remain friends, it's either because they are still in love, or they never were.
Büyükannem eskiden dikiş makinesini çok kullanırdı.
- My grandmother used to use her sewing machine a lot in the past.